Gönderi

Yapılar bir milletin ruhuna açılan pencereler ve onun kudreti, yaşama üslubu, imgelemi, beğenisi ve maddi gücü hakkında fikir veren göstergelerdir. Onları vücuda getiren kültür ve medeniyetlerin değer yargılarının doğrudan birer yansımasıdırlar. Ölçü ve oran kavramları, uzağı görme ve teknolojik düzeyleri konusunda çok şey söylerler. Büründükleri türlü biçimler, kimi zaman ahenk ve konforu çağrıştırır; kimi zaman hoşa gitmek veya etkilemek; şaşırıp sarsmak veya ilham vermek arzusunu dile getirir. İnsanoğlunun diktiği en kayda değer yapıların hep göğe doğru yükseliyor olması bir rastlantı değildir; insanoğlu bu yolla Tanrı'sına şükran duygusunu dile getirmektedir. Din aşkına vücuda getirilen şaheserler, Azteklerin Templo Mayor'u, Canterbury Katedrali, Parthenon, Kudüs'teki Herot Tapınağı, Rangun'daki Shwe Dagon Pagodası ve Irak, Samarra'daki Ulucami kadar çeşitlilik gösterir. En müthiş mimari eserlerin çoğunda, onları sıradan olmaktan çıkaran bir kalıcılık, devamlılık vardır. Örneğin Giza Piramidleri, Roma'nın Coliseum'u, Çin Seddi, hatta daha yakın dönemde, Londra'nın ve Wall Street'in finans kuruluşları öyle abidevi bir heybete sahiptirler ki görüntüleri kudret, güven ve refahı; yaratma erkinin alabildiğine keyfini çıkaran insanoğlunu çağrıştırır. İslam dünyasında akla gelen, Granada'daki Elhamra Sarayı, İsfahan'daki İmam Camii, Kahire' deki İbn Tulun Camii, Taç Mahal; Meşhed'in, Fez'in, Şam'ın, Halep'in ve Buhara'nın medineleri gibi şaheserlerin hepsi; çoğu zaman zalim, ama kültürel ve sanatsal açıdan aydın hükümdarların hizmetindeki birinci sınıf ustalar tarafından, kılı kırk yaran bir titizlik ve özen içinde, en pahalı malzemeler kullanılarak vücuda getirilmişlerdir.
Sayfa 192 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.