Stanislaw Lem eseridir.
Solaris, yapı itibariyle bilim-kurgu edebiyatında eşi olmayan, düş ötesi bir iskeletten oluşturulmuş kurgu ile ortaya konmuştur. Lem'in büyüklüğünü böylece anlayabilmek mümkün olabilir; oturup, şöyle bir kurgu olsun diyerek yazılabilecek bir eserin çok ötesindedir.
Sahibinin Sesi öyle değil çünkü bir nebze de olsa (öykü olarak)
Kedi Beşiği kokusu almamak neredeyse imkansız. Fakat bu bambaşka bir şey.
Yani kıssadan hisse; oturup kurgulanabilir bir mevzu olarak bakmak gerekir
Sahibinin Sesi'ne ve diğer eserlerinden çok başka bir anlatım yaklaşımı vardır.
İnsan ve doğası, bilimin yanılsamaları ve bize neye mâl olduğu, bilim insanlarının kendi alanları dışındaki bilgilere yaklaşımı, farklı türlere yaklaşımımız ve onların üzerine kurduğumuz tezleri nasıl işlediğimiz...bu kitabın konusu diyebiliriz.
Bunlar işlenmesi kolay olmayan malzemeler ve hakkını vererek ortaya çıkarmak her bilim-kurgu yazarına nasib olmaz.
Stanislaw Lem 'e olmuş.
Bu işlemler sırasında, kitabın ortasına kadar...'yahu ne saçmalıyor bu adam...ne alaka ya...abi gitmiyor her an bırakabilirim...' demeniz mümkün. Bu klasik Lem numarasıdır; sonunu hak edecek sabrı olana hediye eder tüm metni...aman elinizden bırakmayın biraz dayanın. Bunu baştan söylemiş olayım.
Çünkü öyle bir final bekliyor ki sizi...bunu tarif edebilmem mümkün olsaydı zaten o tarifi okuyup sırf finali için okurdunuz. Ama bunu tarif edemem. Daha doğrusu finalin tarifi çok basit ama o anlamsız diye düşünerek geçtiğiniz süreci de dahil edip öyle bir altın vuruş var ki...bunun finalden de öte bir bütünlenme ve topu okuyucuya bırakma vuruşu da demek mümkün.
Ben, ben de kalanla ancak bunları yazıp, ancak sizi bu derece teşvik edebiliyorum. Gerisi sizde.
Not: