Gönderi

Yedinci imam olan Caferi Sadık kendisinden sonra imamlığa oğlu İsmail’i tayin etti ve onun ilminin taşıyıcısı olduğunu, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ue sellem) bizzat kendisinin onu vasi tayin ettiğini söyledi. Ama kader-i ilahi Allah ve Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) adına yalanlar uyduranların maskesini düşürdü. İsmail babasından önce vefat etti. İşte o zaman olan oldu ve dengeler alt üst oldu. Bu olay karşısında birçok Şii Şiilik’ten vazgeçip Ehl-i Sünnet inancına geçti. Ama buna rağmen Şia’dan bir grup onun ölümünü inkâr edip, onun ölmediğini, gizlendiğini iddia etti. Bunun neticesinde İsmailiye Şia’sı diye yeni bir mezhep ortaya çıktı Aynı sorun dokuzuncu imam olan Ali b. Muhammed et-Taki zamanında da ortaya çıktı. Çünkü o da, Allah ve Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından tayin edildiğini iddia ettiği oğlunun ondan önce vefat etmesi üzerine, imamları onun ölmediği, gizlendiği şeklinde cevap verdi. Ölen bu oğlunun yerine diğer oğlunu imam olarak tayin etti. On birinci imamları olan Haşan Askeri çocuğu olmadan vefat edince neredeyse İmamiye mezhebi yerle bir olacak ve tuzun suda eridiği gibi eriyecekti. Böylelikle vasiyet düşüncesi ve İmamet, Ricat, Takiye, Mut’a, Humus ve Beda düşünceleri paramparça olacaktı. Çünkü, Şia düşüncesinin esasını ve temelini imamet düşüncesi oluşturur. Ama bu düşüncenin mimarları yeni bir düşünce ortaya atıp parçalanmış taraflan yamamayı başardılar. Çünkü, bu çıkmazdan Haşan Askeri’ nin evinin mahzeninde gizlenen bir oğlunun olduğunu ve yakın bir zamanda Şia’sı için geri geleceğini iddia ederek kurtulmaya çalıştılar.
·
65 görüntüleme
Turan Erkan okurunun profil resmi
Pek iyi niyetle yazılmaz böyle kitaplar. Amaç parçalamak Vahdet değil.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.