Gönderi

Sevin Okyay vardı. Sevin alem bir tiptir. Süratle çeviri yapar. Bir akşam "Hadi ya gidelim, bir yere oturalım" dedim. Sevin, "Benim tercümem var" dedi. Zavallı ek iş yapıyor. "Ne tercümesi ya, ver ben yapayım işte sana" dedim. Verdi, yaptım. Kovaladı beni ertesi gün; çünkü çeviriyi tamamen Osmanlıca yapmışım. İngilizce bir Coğrafya metniydi: Amazonlar üzerine bir yazı, "Kabileler arası devamlı bir çekişme ve çatışma ve öldürme var" diyor. Ben de "Beynel kabail münazaa ve kıtal noksan olmazdı" falan gibi laflar kullanmışım. Eski dilleri okuya okuya alışmışım. Sevin'e azıcık kazık atsam ne olacak yani? Ben metni bu minval üzere çevirince, Sevin deliye döndü: "Bu ne lan" diyor. "Bu doğru" diyorum. O da yapıştırıyor lafı: "Allah cezanı versin."
Sayfa 267 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.