Sen günün ilk saatlerinin kırılganlığında,
şen bir yüzle doğmuştun, biliyorum. Gün,
güçlü soluğunu duyduğunu yadsımadı. Gökeller
parmakların efsunla yunarak hayatın
özsuyunu damlatacaktı dev sevgilerinin
gözkapaklarına
evrenin.
Fısıltı yüreğinde sürüklendi katmerlendi.
O bir gece geçilmezi geçtiğinde
sayrılığın kapısına
Nergisinin orta sarılığında ulaştı.
Sonra renk akşamdan geceye geceden
sabaha varış anları olmuştu.
Kararlı ve yumuşak dokunuşlarla
İçeri süzülmek üzre çiçeğine sessizce yalvarıyordu–
Işık, ışık hangi titreşimde erermiş işitkenliğe?
İç bahçelerini kurabilmiş kaç'a ağlasın yüreğim?
Sarı yanıtladı; çağrı sunusu en içten,
Bir aralıktan,
İnince incecikti...
Ar ovanın bitimsiz doğusunda kaynağa kavuştu,
Orada, kendi pak görünümüyle kucaklaştılar.