Gönderi

Mustafa Kemal Paşa'ya halife unvanını bizzat kendisinin alması önerildi. Ancak bu teklif de kabul görmedi. Daha sonra bu şaşkınlık, çeşitli yerlerde bir. çok halife adayının ortaya çıkmasıyla yerini bir bekleyişe bıraktı; Vahdeddin ile Abdülmecit Efendi'den başka Fas Krahlı Yusuf, Yemen İmami Yahya, Mekke Şerifi Hüseyin, Asir Emiri Sudanlı Şeyh el-Meragi, Afgan Kralı Emanullah Han, Haydarabad Nizamı Osman Ali Han ve Şeyh Senusi gibi isimler ortaya atıldı. Önceleri genel eğilim Abdülmecid Efendi'nin halifeliğinin devam etmesi şeklindeydi. Hindistan'da ve Mısır'da Türkiye'nin kararı şiddetle kınanarak çözüm arayışlarına başlandı. Abdülmecit Efendi de bu çabalara katılıyor, İsviçre'de yaptığı açıklamalarda bu hususta kararın İslam âlemine ait olduğunu söyleyerek Türkiye'nin uygulamasını İslam'a ve İslam'ın menfaatlerine aykırı bulduğunu belirtiyordu. Aslında Abdülmecit Efendi bir dini kongre düzenleyerek meseleyi çözmeyi düşünüyordu; bu amaçla İslâm âlemine yayımladığı bildirisini halife sıfat ve unvanlarıyla imzaladı. Türkiye'den gelen sert tepkiye de, "Bildirim Türkiye'ye karşı değildir, bana biat etmiş olan Müslümanlara karşı bir görevim vardı; yoksa şahsen düçar olduğum feci haksızlığı vatana olan büyük sevgimle unuturum" şeklinde cevap verdi (Koloğlu. S. 353). Ancak kendisi sürgünde bulunduğu, yardımlarla geçindiği ve kararını destekleyecek siyasi güçten mahrum olduğu için kısa sürede gündemden düştü.
Sayfa 80 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
·
57 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.