"İyi ama bu başın beynini almışlar!"
Elebaşı balkondan seslenmiş:
"Öyle... Fakat siz beyni ne yapacaksınız? Pişirmesini bilmezsiniz, ziyan edersiniz."
Başka biri:
"Peki, ya bu başların dili de yok!" diye haykırmış." Elebaşı aşağı doğru eğilmiş:
" Canım, dilin size luzumu yok! Yemesini beceremezsiniz! "
Bir üçüncüsü:
" Yahu, bu kellerin gözlerini de çıkarmışlar! "
Elebaşı ona da cevap vermiş:
" Siz o gözün de nasıl kullanılacağını bilemezsiniz, vazgeçin ondan da... "
Bunun üzerine halk beyinsiz, dilsiz, gözsüz kelleleriyle dağılmak üzereyken aralarında canından bezmiş biri:
"Böyle başın da bana lüzumu yok!" diyerek boynuzundan tuttuğu kelleyi fırlatıvermiş. İşte o zaman herkesin şaşırdığı bir şey olmuş; hızla gidip sırça köşke çarpan kelle orada "Şangırt!" diye koskocaman bir gedik açmış. Halk her şeyden sağlam, hiçbir zamam yıkılmaz, kırılmaz bildiği o koskoca sırça köşkün bu kadar çürük olduğunu görünce ellerindeki kelleri birbiri ardına ona fırlatmaya başlamış, göz açıp kapayıncaya kadar tuzla buz olan sırça köşk çökmüş...