Gönderi

Başım dönüyor, dünya dönüyor, dünya başımın üstünde dönüyor. Ona gitmek istiyorum. Ona gitmeli ve kaybettiğim kendimi bulmalı, kendimi bilmeliyim. Kendi hakikatimi bilmeden hiçbir hakikati bilemeyeceğim çünkü. Bunca yıl kendimi tanımaktan uzak yaşamış, kaç zamandır kendimi bilmemişim. Belki bu cehaleti de sonlandırabilir. Belki de bana kendimi hatırlatır. Hatta belki hatırlattı da farkına varmadım. Belki de anlattıklarını kavrayamadım. Ne demişti; “Allah her şeyi kendi nurundan yarattı. Allah’ın nuru bir umman, yaratılmış her şey onun dalgaları ve köpükleri. İnsan, yaratılmışların en üstünü olmak dolayısıyla Allah’ın tecellisine en ziyade layık olandır. Güneşe göre bir zerre; ummana göre bir damla. Her damla ummandan bir parça ve her damlada ummanın bütün özellikleri var. Onun içindir ki iki cihan güneşi Muhammed Mustafa, ‘Kendini bilen Rabb’ini bilir’ buyurmuştur. Nerede bir damla varsa ummana koşar. Her damla ummanı özler; her parça bütününü arar. Âlem Adem içindedir, Adem de âlem içinde. Dervişin marifeti kendini silmek değil kendini bilmekledir.”
Sayfa 222
·
148 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.