Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

680 syf.
10/10 puan verdi
·
54 günde okudu
𝐊𝐢𝐓𝐀𝐏 𝐈̇𝐍𝐂𝐄𝐋𝐄𝐌𝐄:
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
𝐑𝐮𝐡𝐥𝐚𝐫𝛊 𝐞𝐥𝐛𝐢𝐬𝐞 𝐠𝐢𝐛𝐢 𝐠𝐢𝐲𝐢𝐩 𝐜̧𝛊𝐤𝐚𝐫𝐭𝐚𝐧 𝐚𝐝𝐚𝐦. . . 𝐁𝐢𝐫 𝐑𝐮𝐡 𝐇𝛊𝐫𝐬𝛊𝐳𝛊 . . . 𝐅𝐞𝐫𝐧𝐚𝐧𝐝𝐨 𝐏𝐞𝐬𝐬𝐨𝐚 . . .
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
,
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
'nın (1888-1935) hayatı boyunca yazdığı ve ölümünden sonra meşhur sandığında bulunan 27 bin sayfalık elyazmalarından derlenmiş, öldükten sonra bu sandıktan çıkan notlarından, günlüklerinden, karalamalarından, kurmaca mektuplarından oluşan parça parça yazıları (fragmented) birleştirilerek oluşturulmuş bir kitap. Kitabın Portekizce orijinali ilk kez 1982 yılında yayımlanmış ve edebiyat çevrelerinde bomba etkisi yaratmış. Kitapta da zaten Pessoa, yazılarının ölümünden sonra bulunacağını ve meşhur olacağını önceden tahmin ettiğini bize ima ediyor. Yani, aslında hiç bir zaman yazmadığı bir kitap -
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
-.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
, öyle bir kitabı yazmadı hiç. Kitabı da kendi gibi hiçlikten doğmuş.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
, edebiyat-psikoloji-felsefeyi bermuda şeytan üçgeni gibi birleştirip usta kalemi ile okuru içine çeken bir anafor yaratmış dehaya sahiptir. Eserlerinde oluşturduğu birden fazla farklı kimliklere ait karakterlerin farklı kişiliklerini elbise değiştirir gibi ruhuna giydirip çıkartmasını bilen usta bir yazardır. Çok farklı çok orjinal bir tarzı var. Şu ana kadar böylesi bir yazara hiç rastlamamıştım. Sessiz, sakin, nahif, kendi halinde bir yazar gibi durduğuna bakmayın kitabına dokunanı Trakonya Balığı gibi çarpıyor. Çok fena aman dikkat Bernardo Soares, ‘’
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
’’ adlı eserindeki ana kahramandır. Bu kişi, gerçek hayatında tanışık olduğu bir muhasebecidir. Gerçek hayatındaki insanların ruhlarının içine girip onlarmış gibi olabilen çok ilginç bir tarzı var. Tam bir ruh hırsızı. Pessoa’nın kullandığı Bernardo Soares karakterinin “Çoklu Kişilik Bozukluğu” ile ilgisi bulunmaktadır. “Çoklu Kişilik Bozukluğu”, kimliğin iki ya da daha fazla kişiliğe bölünmesi bir psikoloji hastalık olarak addedilir. Bu hastalık ile ilgili incelememin devamında daha detaylı bilgi vereceğim.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
da bu hastalıktan muzdariptir ancak böylesi bir hastalık da bir edebiyat dehası yazarı yaratmış, Dünya Edebiyatı’na kazandırmıştır. 81 adet olarak tespit edilen heteronym'i (dış/yan kimlik) bulunan
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
,
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
'nı gerçek hayatındaki mesai arkadaşı olan muhasebeci yardımcısı Bernardo Soares'in ağzından kaleme almıştır. Huzursuzluğun Kitabı, her ne kadar dış kimliklerden Soares'in kaleminden/hayatından çıkmış olsa da Pessoa'nın özyaşamından da kesitler (semi-heteronym) sunmaktadır.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
; dış kimliklerinin her birini ayrı ayrı biyografi, hayat felsefesi, inanç, politik görüş ve estetik bakış ile donatmış.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
‘nın en ünlü ve önemli dış kimlikleri ise Alberto Caeiro, Ricardo Reis ve Álvaro de Campos’tur. "Heteronym" terimi her ne kadar Pessoa tarafından adlandırılıp geliştirilmiş olsa da heteronym yeni bir kavram değil, bu kavram, daha öncesinde
Soren Kierkegaard
Soren Kierkegaard
tarafından keşfedilmiş, Kierkegaard’ın da birkaç heteronym'i (dış kimliği) mevcutmuş. İlk kez 1913’te bir bölümü yayımlanan başyapıtı
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
’nın çeşitli bölümleri 1929’da yayımlanır. Bu eserinde ise yeni bir kişilik çıkar ortaya. Lizbon’da yaşayan ve çalışan muhasebe yardımcısı Bernardo Soares. Yarattığı kimlikler içinde en çok
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
’ya benzeyenidir. Pessoa, öldükten sonra, bu yapıta ait, birçoğu kağıtları ve defterleri arasında dağılmış olan, beş yüzden fazla bölüm bırakacaktır ardında. Uzmanların derledikleri
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
’nın ilk basımının yayımlanması için 1982 yılını beklemek gerekecektir.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
’yı anlamak için önce Heteronym kavramının içini biraz daha açmak gerekir: 𝐇𝐄𝐓𝐄𝐑𝐎𝐍𝐘𝐌 𝐍𝐄𝐃𝐈̇𝐑? En basit tanımıyla; ‘’Bir yazarın kendisinden başka biri gibi yazması” olarak tanımlanabilir. ‘’Hetero (diğer, farklı)’’ ve ‘’Onoma (ad)’’ kelimelerinin birleşiminden ortaya çıkmıştır. Her heteronim, kendine özgü ve orjinaldir. Yani, her heteronimin kendi varoluş biçimi, kendi fiziği, biyografisi, dünya görüşü, kendi şiirsel ve edebi tarzı vardır. Bu durumda takma addan çok daha farklı bir kavram olduğu gözükmektedir. Bir kişinin başka birisinin bedeninin ruhunun içine girip O girdiği kişinin somut/soyut dünyasının içinde birebir yaşaması halidir. Bunu yapabilecek ve yazabilecek kişinin üstün tahayyül yeteneği olan bir edebiyat üstadı olması gerekir ki O kişi de
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
’dır. Pessoa birden çok, kendisinin ‘’heteronyms’’ diye adlandırdığı dış kimlikler yaratır. Pessoa, bütün kişiler arasında kendisinin en az gerçek kişi olduğunu öne sürer. Pessoa tarafından yaratılan bu kişilikler, birer alter ego olarak da düşünülebilir, bir çeşit Pessoa’nın ikinci şahsiyeti ya da ‘’Öteki Pessoa’’. Ancak bu, tam anlamıyla “Alter Ego” dan da çok öte bir şeydir – Bir Ruh Hırsızlığı – dır. Dedim ya çok orjinal, çok farklı bir yazarla karşı karşıyayız diye. Bildiğiniz yazarların hepsini unutun dedirrtecek noktaya getiriyor kendini
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
Devam edelim . . . 𝟖𝟏 𝐊𝐢𝐬̧𝐢𝐧𝐢𝐧 𝐑𝐮𝐡𝐮𝐧𝐮𝐧 𝐈̇𝐜̧𝐢𝐧𝐞 𝐆𝐢𝐫𝐢𝐩 𝐂̧𝛊𝐤𝐚𝐧 𝐀𝐝𝐚𝐦:
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
Şu ana kadar tespit edilen 81 farklı kişilik yaratmıştır. Her bir karakter, kendi biyografisi, hayat felsefesi, dini inancı, tarzı, zevki, politik görüşü olan farklı farklı kişiliklerdir. Aslında tüm bunları yaparken kendisi farkında olmadan doğal bir akış halinde yapıyor ve kendi ruhunda başkasının ruhunu benimsiyor. Bir yapmacıklık değil normal özgün bir akış halinde bunu yapabiliyor. Bunu yapabilmek, her ne kadar psikolojik bir yeti ve bunu satırlara aktarabilmek, üstün bir kalem gücü istese de sonuç olarak Pessoa’nın yaşadığı durum bir psikolojik hastalıktır. Yani,
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
bir psikolojik hastalıktan doğarak büyümüş ve bir yazar olarak kendini yüceltmiş, edebiyat dünyasına damgasını vurmuştur. İyi ki böyle bir hastalığa tutulmuş da dünya çapında bir yazar olarak değer bulmuş dedirten o meşhur hastalığın adı: Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (Çoklu Kişilik Bozukluğu)dur. Psikiyatristin koltuğunda neler konuşuluyor biraz kulak misafir olalım . . . DİSSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU (Çoklu Kişilik Bozukluğu): En az iki farklı ve nispeten kalıcı kişilik durumunun sürdürülmesi ile karakterize edilen zihinsel bir bozukluktur. Bozukluğa, sıradan bellek sorunlarıyla açıklanamayan bellek boşlukları eşlik eder. Bireyin kendi kimliğinin dışında başka kişi ya da kişilerin de var olmasıyla karakterize edilen bir ruhsal bozukluk olarak karşımıza çıkar. Başka bir deyişle; kişinin içinde bir bireyin daha (bu birey bazen birden fazla da olabilir) var olduğunu hissetmesidir. Kişinin gerçekte kendisine ait olan duygu, düşünce ve algıları, sanki içinde yer alan başka bir kişiye aitmiş gibi hissetmesi durumu olarak da ifade edilebilir. Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu olan kişi, sanki içinde kendisinden başka bir kişi ya da kişiler olduğunu hisseder. Hastanın içinde hissettiği bu farklı kişiliklere “alter” adı verilir. Bu durum (alter kişilikler) genelde hastanın kendi içinde varlığını hissettiği bir başka kişilik olarak karşımıza çıkar. Hastanın kendi içinde hissettiği bu varlık, bir kişi yerine farklı bir kişilik veya kişiliğin başka bir uzantısı olarak da algılanabilir. Bu kişinin fiziksel özellikleri, başka bir ismi, özgeçmişi, cinsiyeti, yaşı ve diğer benzeri özellikleri olabilir. Burada kritik olan husus şudur ki; hastanın içinde hissettiği bu kişiliği kendisinden bağımsız, yabancı, kendisinden farklı olarak algılamasıdır. Tam da burada Psikiyatri Bilimi devreye girer. ‘’Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu’’ gözlemlenen hastalarda, içinde hissettikleri kişilik ile iletişim onun sesini duyarak, onunla karşılıklı konuşma şeklinde olabileceği gibi onun düşüncelerinin içine doğması ya da zihnine direkt olarak geçmesi şeklinde de görülebilir. Bu rahatsızlıkta, hastanın içinde hissettiği kişilik, kendi kendine davranışsal ve psikolojik süreçler başlatabilmekte, kişiyi yönetip yönlendirebilmekte, onu etkisi altına alabilmekte ve hatta kişinin beden kontrolünü belirli bir süre ele geçirebilmektedir. Dissosiyatif düzenek; stres yaratan durumlar veya kişinin iç dünyasından kaynaklanan endişe verici uyaranlara karşı savunmaya geçen ve ruhsal dengenin devam etmesini sağlayan çeşitli savunma düzeneklerinden sadece bir tanesidir. Yazar
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
, hayal dünyasına dalarak başka kişilerin ruhunun içine girerek ve her şeyden de önemlisi kalemine dört elle sarılarak yazma uğraşı ile bu hastalığının üstesinden geliyor. Yazmak, şifadır. Kalem tutan elleriniz dert görmesin… HASTALIĞININ TEDAVİSİ:
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
’nın hayatına baktığımızda çok sıradan monoton hatta sıkıcı bir yaşam üçgeni içinde sıkıştığını görüyoruz; temel ihtiyaçları olan barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için sıradan bir işte çalışan ve kendini ifade edebildiği yegâne motivasyonu yazma uğraşı olan sade bir birey olarak karşımıza çıkıyor. Bu monoton hayattan ancak hayal dünyasına geçtiğinde kendini kurtarabiliyor. Hayal dünyasını gerçek dünya olarak algılıyor. Maddi somut dünya, ona hep düş kırıklığı yaşattığı için o tarafa (maddi dünyaya) kırgın küskün bir haldedir. Tam da bu noktada maddi dünyadan çıkıp hayal dünyasına (Pessoa’nın Gerçek Dünyasına) geldiğinde farklı farklı kişilerin hayatlarını yaşıyor. (Çoklu-Kişilik Bozukluğu) Peki Nedir Bu Anormal Durumun Tedavisi? Çoklu kişilik bozukluğu olan hastanın psikoterapi sürecinde terapist alter kişiliklerle ayrı ayrı konuşur, onları ikna edip tek bir ana kişilik altında bütünleşmek için ikna etmeye çalışır. Terapist, bu yöntemle uzun vadede hastayı bütünleştirmeyi amaçlar.Bu şekilde kendileri ile konuşulan alter kişilikler, zamanla birleşmeyi kabul ederler. Bununla birlikte birçok dissosiyatif kimlik bozukluğu yaşayan hasta, tedavi sürecinin yoğun bir şekilde sürdürülmesi ve kendisine zarar vermemesi için hastaneye yatırılır. Zorlu bir tedavi süreci var. Tek tek her bir ayrı karakteri karşına alıp konuşmanız ve her birini tek tek ikna etmeniz gerekiyor. Sonunda da ikna ettiğiniz karakterleri, tek tek orijinal kişide birleştirmeniz gerekiyor. Hem psikiyatrist hem de hasta için çok zor; emek ve sabır isteyen bir süreç. İşte böylesi zor bir hastalık, bir edebiyat dehası
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
‘yu doğurmuş. BERNARDO SOARES’İN KİŞİLİĞİ VE KİTAPTAKİ BÜYÜK ÇELİŞKİ: Bernardo Soares, gerçek hayatta bir dönem beraber çalıştığı muhasebeci mesai arkadaşıdır. Soares isimli karakterin ruhunun içine girerek aslında kendisini (Pessoa’yı) anlatır. Kitapta Soares karakteri yalnız, içine kapanık, insandan kaçan asosyal bir portre çizse de aslında Pessoa gerçek hayatında gayet aktif ve kalabalık ortamlarda sosyal bir birey olarak hayatını sürdürmüştür. Sürekli akrabalarının evlerine ortamlarına girip çıkan bir insandır. Bu kadar sosyal bir adamın hangi hislerle toplumdan ve somut dünyadan kendini izole etmiş haldeki boğucu bir yalnızlık hissini böylesine yaşanmışçasına canlı ve vurucu cümlelerle ifade edebilmektedir? Ki bu da dehasını ve kaleminin gücünü gösterir. Bu adamın kalemi öyle böyle değil, ciddi çok iyi - Hiçbir şeye ait değildir - Hiçbir istek ve arzu yoktur - Ne mutlu ne de mutsuz ya da hepsidir - Kendiyle çelişkilidir ama tutarlıdır da - Çevresindeki insanlardan ve yaşamlarından tiksinir - Hem dış dünyaya duyarsız, hem de dış dünyanın dedikodusunu yapan bir tarzı var. - Yalnızlığına kimsenin dokunmasını, sesine başka bir sesin değmesini istemeyen ancak öte yandan da ruhunun gereksinimleriyle cebelleşen, ruhu her tarafta gezinen garip bir karakter. “Değmesin Yağlı Boya” der gibi yalnızlığına el sürdürtmemiş hiç . . . Hayatta tek bir gün bile gün yüzü görmemiş olması, mutlu anılar biriktirememesi, yeni anılara koyacak bir yerinin dahi olmayışı . . . Sanki deniz kabuğu gibi kendini okyanusun dibinde sımsıkı kapatmış . . . Ne bir günbatımından ne de kıyıya vuran dalgaların sesinden ne de yüzüne çarpan bir meltemin dokunuşunun hazzından yoksun bir adam
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
. . . HAYATA DAİR BİR UPUZUN ŞİKAYETNAME: Bernardo Soares (Yani Pessoa) der ki: ‘’Ve bu koca kitap, upuzun bir şikayettir.’’ Bu kadar uçlarda gezen memnuniyetsiz bir adam, demek ki hayattan bir şekilde kazık yemiş, yaşam motivasyonu bozulmuş, hayattan en ufak bir ümidi kalmamış demektir. Beklentisiz, hissiz bir yaşam . . . Çok yazık ve acınası bir durum . . . Bu, hayata dair öylesine bir burukluktur ki kitabı bıçak gibi yırtıp kesen o cümlesi kitaba damgasını vurmaktadır: ‘’Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim’’ (s.17) Hayatı yaşamak, Onun ruhuna ne zaman abanarak yüklense de O, bu yükü kaleminin gücüne sarılarak hafifletmeye çalışmıştır. ‘’Yazma Uğraşı’’, Onu anestezik bir halde uyuşturur gerçek hayattan çeker, hayal dünyasının içine alır. Bir varoluş sebebidir, ‘’Yazma Uğraşı’’. BİR PSİKİYATRİSTİN SARSILMAZ SABRI (
Sigmund Freud
Sigmund Freud
) BİR YAZARIN DEHASI (
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
)
Sigmund Freud
Sigmund Freud
(1856-1939)
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
(1888-1935) Ruhun içine girip o ruh gibi davranmak, bunu bilim için yapmak bir psikiyatristin (
Sigmund Freud
Sigmund Freud
); Bir ruhu ise alıp üzerine elbise gibi giyip çıkartabilmek ve kaleme almak bir edebiyat dehasının işi (
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
) olabilir. Şimdi
Sigmund Freud
Sigmund Freud
un sabrına ve disiplinine kulak verelim: ‘’Hem bu yabancı kişiliğin içine girerek tümüyle onu yaşıyor hem de ruhsal tanısını koyabilmek için dışarıdan gözlem yapıyor. Seans sona erdiğinde ise tek bir hamleyle bu ruhtan ayrılarak diğer bir hastaya geçiş yapması gerekiyor. Bunu günde 8-9 kez yapıyor. – yani yüzlerce ruhu, not tutmadan ve başka hatırlatma araçları kullanmadan kendi içine kaydederken onu her yönüyle en ince ayrıntısına kadar gözlemliyor. Birinden diğerine biteviye geçiş yaparak ilerlediği böylesine bir iş yükü, zihinsel açıdan mütemadiyen dinç kalmayı ve ruhsal açıdan da buna her daim hazır olup sinirlere uygulanacak gerilimi kaldırma becerisine sahip olmayı gerektirir ki normal bir insan bu tempoyu en fazla iki üç saat kaldırabilir. Oysa
Sigmund Freud
Sigmund Freud
’un şaşırtıcı canlılığı, zihinsel gücü içinde barınan o üstün kudreti ne yorulmak biliyor ne de güçten düşmek. Akşamın ilerleyen saatlerine kadar süren ve insan üzerinde uygulanan dokuz on saatlik bu analiz seansları sonra erdikten sonra, sonuçlarını düşünsel açıdan şekillendirilmesi işine ancak sıra geliyor ki bu, küçük dünyasında severek kabul ettiği bir iştir. Ara vermeden binlerce insan üzerinde uygulamalı olarak gerçekleştirilen ve etkisi milyonlarca insana kadar uzanan bu büyük icraatları, yarım asır boyunca yardımcısı, sekreteri ya da bir asistanı olmadan yürütüyor. Her bir mektubunun kendisi yazıyor, her bir muayeneyi sonuna kadar bizzat yapıyor ve her bir eserini tek başına şekillendiriyor. Ancak yaratıcı gücün bu olağanüstü dengesi, varoluşunun sıradan gibi seanslarla karşılaştırıyor.’’
Stefan Zweig
Stefan Zweig
ın yazdığı
Sigmund Freud
Sigmund Freud
biyografisi ile ilgili inceleme yazımın tamamına linkten ulaşabilirsiniz. ⇨ #162914796 SONUÇ: Öncelikle Pessoa’nın kız kardeşine bir teşekkür etmemiz gerekir. Çünkü Pessoa gerçeğini, kız kardeşinin açtığı sandıktan çıkan yirmi yedi binden fazla belgeye borçluyuz. Sandıktan çıkan
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
’nın günlükleri, şiirleri, felsefi metinleri, eleştirileri, mektupları…vs İyi ki kız kardeşi o sandığı açmış da okurlar Pessoa gibi bir dahi ile tanışma imkanı bulmuştur. Yoksa böyle bir edebiyat/ psikanaliz dehası bir adam ile hiç tanışamayacak ve bundan hiç haberimiz olmayacaktı.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
,var oluşu, edebiyat, sanat, okuma/yazmak uğraşı, hayat-ölüm ikilemi, intihar, uyku, hayaller, mutluluk-mutsuzluk, teoloji, mitoloji, tarih ve psikoloji gibi alanları didik didik eden aforizmalarla dolu bir kitap. Her biri başlı başına şahane cümleler ile dolu.Nitekim elimden kalemi bırakamadım. Neredeyse her sayfada en az bir cümleyi çizdim. Kitabı okuduktan sonra bir baktım ki altını çizdiğim satırlardan bir kitap daha çıkartılır. Pessoa yarattığı - belki de sahiden bütünleştiği - karakterleri üzerimize atıyor, "belki de al işte sen busun” diyor okuruna. Kıvrandıran iç sıkıntısı, genzinizi yakacak türden bu huzursuzluk bırakıyor satırlarına ve okurunun içine. Yazı ve diline gelince; Uzun bir düzyazı-şiir özelliği gözlemleniyor. Şiirsel bir dil hâkim tüm eser boyunca. Kitapta söz sanatlarından bolca var. En çok denk geldiğim söz sanatı Tezat Sanatı yani birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın kullanılmaları oldu. Zıt iki kavramı yan yana kullanmış
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
; Örneğin: huzurun huzursuzluğu - huzursuzluğun huzuru.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
kendini ve insanı çözmüş, kaleminin ustalığı sayesinde kendi üzerinden tüm insanların psikolojisini anlatmış. Senin kendinde ifade edemediğin şeyleri, Pessoa alıp önüne koymuş dedirten cinsten. İlk sayfalardan itibaren sonuna kadar satırların arasından sızan bohem kokuları arasında ilerlemenin böylesi okuma zevki var.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
‘yı okumak da ayrıca çok kolay. Hiçbir şekilde okuru yormuyor. Bunun sebebi de parça parça günlük şeklinde yazması. Yani, kitapta konu bütünlüğü yok. İsterseniz kitabın ortasından da başlasanız yine kitaba dahil olmuş oluyorsunuz. Ben bu kitabı okurken yanında ikinci başka bir kitap daha alıp okudum ve bütünsellikten hiçbir şey kaybetmedim. Kaldığın yerden devam et gitsin. Öyle bir kitap.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
‘nın egosu da yok. Benim kitabımı birileri okusun diye değil aslında kendi için yazmış. Aslında kitap da yazmamış. Daha önce dediğim gibi Pessoa öldükten sonra sandıktan çıkan günlüklerini birleştirip kitap yapmışlar. Yani birileri okusun diye değil, kendisi için tuttuğu yazılardır bu kitap.
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
, verdiğiniz her bir kuruşun karşılığını her satırı dolu dolu bırakacak şekilde karşılığını vermiş. Kalemi elinize almanıza gerek yok çünkü okuduğunuz tüm satırların altının çizilmesi gerekiyor. Boşuna kalem harcamayın elinizi bileğinizi yormayın. Ben okurken aman kitap bitmesin diye elimden geldiğince yavaş yavaş ilerledim. Satırları okudukça ruhunuzda sessiz sessiz gezinen bir şeylerin adımlarını hissettiriyor. Özellikle şehirli insanın kronik hastalığı olan kalabalıklar içinde kendini yalnız/yabancı hisseden kişilerin bu kitabı okuması durumunda fena çarpılabilirler. Ancak bu etki elbette olumsuz bir etki olarak bahsetmiyorum. Ruhun derinliklerine tercüman oluyor Pessoa. Bir
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
hayranı olarak Pessoa ben de Dostoyevskivari bir aroma tadı bıraktı damağımda. Bu aroma hoşuma gitti doğrusu. Ruhsal derinliği yoğun anlatımı ve kalemi ustaca oynatıyor. İlk kez bu yazarla tanışma kitabım olmasına rağmen tam not aldı benden. Dedikleri kadar varmış… Aynı zamanda
Cesare Pavese
Cesare Pavese
'nin
Yaşama Uğraşı
Yaşama Uğraşı
adlı eseri ile kısmen benzerlikler taşıyor. Bu kitabı da bizzat okumuş biri olarak rahatlıkla bunu söyleyebilirim. Bu kitabın hakkında yazdığım inceleme yazısına buradan ulaşabilirsiniz ⇨ #208278139 Ruhun omuzlarına binen, böğrüne vuran, üzerinde tepinen, ümüğünü sıkan bu acımasız hayatı, şikayet eden bir adam;
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
"Var olmanın dayanılmaz ağırlığı" nı satırlarının arasından okurunun burnunda tüttüren adam;
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
. . . Kendi huzursuz bizi de huzursuz ediyor . . .
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun KitabıFernando Pessoa · Can Yayınları · 202110,4bin okunma
··1 alıntı·
3 artı 1'leme
·
1.253 görüntüleme
Ayuzawa Kaichou okurunun profil resmi
Kitabı hep merak ederdim ama hiç araştıramamıştım bu denli ayrıntılı ve ilginç bilgileri barındıran bu inceleme için teşekkürler 🙏
Engin Mavi okurunun profil resmi
Ayuzawa Kaichou
Ayuzawa Kaichou
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
ile ilk tanışma kitabım ve kaleminin gücüne hayran kaldım açıkçası. Çok sıradışı bir yazar. Şu ana kasar tespit edilen 81 adet farklı kişilik yaratmış. Her birinin ruhunun içine girip sanki onlarmış gibi eserler yazmış hayatlar yaşamış. Tabi bu, psikolojik hastalığıyla ilgili bir durum. İncelememde de özellikle bahsettiğim gibi
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
Çoklu Kişilik Bozukluğu (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu) hastalığından muzdarip. Psikolojik rahatsızlığı, usta kalemiyle buluşunca ortaya bu başyapıt çıkmış. Açıkçası kitaptaki her satır kendini hayran bırakan ifadelerle anlatımlarla dolu. Kitabı yavaş yavaş ve bitmesini hiç istemeden okumuştum. Ayrıca üslubu anlatımı sade ve çok akıcı. Okurken asla zorlamıyor okuru. Zaman zaman
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Cesare Pavese
Cesare Pavese
Sigmund Freud
Sigmund Freud
kokuları burnumun ucuna gelse de kendine has çok orijinal bir tarzı var
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
‘nın. Sanırım 900 sayfaydı kitap ama her satırı harcadığınız zamana değer. Her satırın hakkını vermiş Pessoa. Mutlaka okuyun derim
Engin Mavi okurunun profil resmi
Güzel yorumun için çok teşekkür ederim
Nida
Nida
Vaktini ayırıp okumana ve beğenmene çok sevindim. Ciddi bir emek ve yüksek bir odaklanma istiyor inceleme yazısı yazmak. Kitabın suyunu sıkmak çoğu zaman kolay değil, hele ki büyük yazarların eserlerinde. Kalem kaslarını çalıştırıp akıl/alın teri dökmek lazım çoğu zaman. Ancak klavyenin karşısına geçince “Akış Hali” başlıyor ve bir şekilde gerisi geliyor. İstekli olmak, heyecan duymak yeterli. Mutlaka güzel yazılar çıkaracağına inanıyorum
Nida
Nida
🙏🏻 Hepimiz öğrenme ve kendimizi geliştirme çabasındayız. Hepimiz bir şekilde yolun başındayız, hala öğrenciyiz.
Nida okurunun profil resmi
Tek kelimeyle müthiş olmuş hocam.. Bir inceleme ancak bu kadar güzel ve ilgi çekici yazılabilirdi. Böyle yazılar gördükçe yolun çok başında olduğumu ve o yolun çok uzun olduğunun farkına varıyorum. Emeğinize sağlık :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.