Kendini toplayıp bölüyor insan
çıkan hep bir ruh fukaralığı vitrinlerine tutunmuş
caddelerin
“Yakası açılmamış yarınsızlığa ömür denir “ diye
bağırıyor mezarlıklar
küsüp gittiği şehirler sanki “Eyvah” demiş gibi
“Hoşça kal şehir “diyor
birkaç yüzyıl meyhanede sabahlamış bir akşamcı/
Cam giymiş kent dilberlerini dışarıdan sevmek serbest
bir yanak alanın ise ellerine apartman kuruluyor
denize nazır
hala kuşluk vaktini kuşların geleceği zaman biliyorsa
da ihtiyar balıkçı
bilgisayarların başında ki çocuklar “Kuşlar nedir “diye
soruyor artık...