Gönderi

Modernite; kiliseyi ve katedralleri belli bir saha içine hapsettikten sonra ortaya çıkan alanda var oluyor. Bu boşlukta var oluyor seküler zihniyet. Şimdilerde İslâm’ı varoş camilerine veya mescitlere sokmak ve oradan dışarı çıkarmamak istiyorlar. Müslümanlar her şeye rağmen bilerek veya bilmeyerek “Ben içeri girmek istemiyorum yahu!” diyor, direniyor. “Sadece içeride kalırsam yaşayamam. Zaten içerisi ile dışarısı birdir.” demekte. “Gir bakalım çocuk!” diyorlar, “Bak sana çikolata falan vereceğiz.” Tabii buradaki çikolatalar; Mercedeler, hoş dünya nimetleri vs. Çocuk, “acaba girsem mi, girmesem mi” diye bakıyor. Babasına bu teklifi yapamazlardı. Dedesine ise bu teklifi yapmak akıllarına bile gelmezdi. Çünkü öylesine etkileyiciydi onlar. Batı diyor ki: “Efendim din çok lazımdır insana çünkü stresi alır. Pazar günleri çok iyidir din ama pazartesi günü gündemden düşer, ben hayatımı yaşarım. Tekrar Pazar günü geldi mi, moralim bozuksa ‘gerilimi’ atmak için kiliseye gidip rahatlarım.” İslam böyle değil. Her işimize karışıyor, çünkü medeniyetin kurucu ögesi… Bir medeniyet zaten böyle kuruluyor. Ortaçağ Katolikliği de böyle kurmuş medeniyeti. Kapitalizm de böyle kuruyor. Kendini bir din gibi algılatıyor, buna inanıyor. Hayatta boşluk bırakmaya gelmez. Bir başka tasavvur gelir, o boşluğu hemen doldurur! İsteseniz de istemeseniz de! Bir medeniyet tasavvurunun sahibi iseniz hayatın bütün alanlarında söz söyleyeceksiniz. Ve söylediğiniz her sözün davranışa yansıması gerek.
Sayfa 210Kitabı okudu
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.