Gönderi

25eylül - Tarihi merdivenin basamaklarından birine tüneyip mezar taşlarını çiziyorum. Sırtı mineli gibi yeşil bir kertenkele duruyor, donuyor ve başını yana çevirerek bana bakıyor. Gevşek gırtlağındaki nabız atışları görülüyor, tuhaf gözlerini açıp kapıyor. Ağustos böcekleri sıcak havayı biteviye yırtıyor. Bu uyuşuk dinginlik ansızın kulakları delen canavar düdükleriyle bozuluyor. İhtiyar bir Türk kadını yanı başımdan geçiyor. Yuvarlak bir çubuğa [ig] tespit edilmiş beyaz yünleri eğiriyor ve sonu gelmez ipliğini bükerek yürüyor. Arkasında pembe ağızlı büyük bir beyaz koç. Gökyüzü saydam bulutlarla kaplanıyor ve hava yeniden serinliyor. Kariye Camii'ne doğru hızlanarak yürüyorum, köyü geçerek yokuş yukarı çıkıyorum, dış hatları tam Romalı, hiç olmadıkları kadar güzel ve dokunaklı surlar boyunca ilerliyorum. Almanların suru yıktıkları noktada Horaya bakan geniş bir panoramayla karşılaşılıyor. Justinianos tarafından inşa ettirilmiş bu meşhur manastır eskiden surların dışındaymış povη Tηs zoopas (Hora Manastırı); daha sonra kente dahil ol muş. Kubbelerin turuncu kasnaklarına ve maviye çalan değirmi bölümlerine güneş vuruyor.
Sayfa 168 - büyüleniyorumKitabı okudu
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.