Gönderi

Ne karları hatırlıyorlardı, ne toprağın dönüşümünü, ne kalasların arasından ıslık çalarak giren rüzgârı, ne asker yataklarına serilmiş ince battaniyeleri, ne de sabahlan kalemi tutabilmek için sobanın üzerine uzatıp ısıttıkları parmaklarını. Tek hatırladıkları, o duyguydu. O duygu da ilkbaharla aynı anlama geliyordu. İnsanın ilk görülen çimenlere, ağaçlardaki ilk tomurcuklara, gökyüzünün ilk mavisine cevabı. Şarkı söyleyen o cevap. Otlara, ağaçlara ve gökyüzüne değil, başlangıcın o büyük sezgisine, zafer dolu ilerleyişe, hiçbir şeyin engelleyemeyeceği bir başarıya olan inanca cevap. Yapraklardan, çiçeklerden değil, tahta iskelelerden, buharlı küreklerden, taş bloklarıyla cam levhalardan alıyorlardı o gençlik, hareketlilik, amaçlılık ve doyum duygusunu.
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.