Katar'a yapılan itirazlar temelsiz değildi. Resmi kanallarla olmasa bile, Doha, sivil kuruluşlar aracılığıyla radikal akımlara mali yardım yapıyor, daha da vahimi Al Jazeera bunların sözcülerine saatlerce propaganda fırsatı veriyordu. Katar geleneksel dostlarını bırakmış, düşman cephesiyle flörte başlamıştı. İran'ı savunuyor, hatta Esad rejimini bile kolluyordu. Aracılar sayesinde El Nusra'nın elinden kurtulan Hıristiyan rahibeler Katar'la beraber Beşar Esad'a da teşekkür etmişlerdi (Independent, 8 Haziran 2017). Komşularını asıl çıldırtan da bu durumdu. Ne var ki tuhaflık şuradaydı: Katar da aynı ölçüde haklı nedenler sıralayarak komşularına yanıt verebilir, en azından 11 Eylül 2001 (İkiz Kule) saldırısını gerçekleştiren 19 teröristin lS'inin Suudi kökenli olduğunu hatırlatabilirdi. Kısaca ortada "tencere dibin kara, seninki benden kara!" durumu sırıtıyordu. Yine de bir fark vardı ve bu fark da Al Jazeera' dan doğuyordu. Yılanın başı bu kanaldı; Suud tahtı için tehdit oradan geliyordu; çözüm de oradan başlamalıydı.