Bu kitabı okurken kendimi görmüş gibi hissettim. Hatta çoğu zaman korkuya kapılıp: "Bu, bu gerçekten benim! Bu kadar benzerlik olamaz beni yazmış adeta!" dediğim bile oldu. Genelde herkesin sıkıcı bulduğu o Rus edebiyatı kitaplarından değildi benim için. Yemek yerken, gece yatarken veya bir işle uğraşırken keşke her işim bitse de bir an önce kitabıma dönsem dediğim oldu. Çünkü bir kitap okuyor gibi değil, kendi hayatımın kurguda nasıl devam edeceğini merak ediyor gibiydim. Bence herkes bu kitapta kendinden bir parça bulacaktır. Oblomovluk hepimize bulaşmış bir hastalık aslında ama hiçbirimiz bunun farkında değiliz.
Başlangıçta hep böyle sıkıcı mı ilerleyecek dediğim halde ilerleyen bölümlerde gerek şaşkınlıktan ağzımın açık kaldığı, gerek konuşmalara güldüğüm, gerekse karakterlere acıdığım bu kitap kesinlikle bir başyapıt niteliği taşıyor. (Sonunu çok beğendim)