Bazı insanlar ise tam karşıtı bir mekanizma sonucu, güçsüzlükleriyle çevrelerinde egemenlik kurarlar. Özellikle toplumumuzda "zavallı" ve "mağdur" kişilere karşı geliştirilen tutum bu durumu pekiştirir. Diğer insanların duygularını sömürerek onlara dilediklerini yaptırabilen ve "edilgin saldırgan" olarak nitelendirebileceğimiz bu kişiler geliştirdikleri senaryolarında öylesine ustadırlar ki, çoğu kez bizden neler alıp götürdüklerini fark edemeyiz bile. Böyle bir insandan bazen, "Ne iyidir zavallı!" diye söz ederken, "iyi" ve "zavallı" kavramlarına eşan lam vererek nasıl bir oyuna geldiğimizi göremeyiz. Çünkü bileşik kaplar yasası burada da işler, kişi bir yandan kendini ezdirirken, öte yandan bu ezikliğini saldırganca amaçlarla kullanır. Bu tür acıma duygusunun gerisindeki nedenler, gerçekten güç durumda olan bir insana yardım etme isteğinden farklı ve daha karmaşıktır. Bir başka deyişle, acıma duygusunun içeriği bir insandan diğerine farklılık gösterebilir. Çünkü bir insana acımak, bazen o kişide kendi acınacak yönlerimizi görmekten ya da görmezden geldiğimiz sadistçe eğilimlerimizin gerçek leştiğini gözlemlemekten dolayı yaşadığımız suçluluk duygula rından da kaynaklanabilir. Bu anlamda ele alındığında, bir insa na acıdığımız için bir şeyler vermek, vermek değildir. Üstelik, böylesi bir acıma duygusuyla kendisine bir şeyler verdiğimiz bir insanı umulmadık bir anda bize karşı düşmanca bir tutum içerisinde de bulabiliriz.