Put denilen kavram... Put'u Mekke görmüş birçok yaşlı amca (yeni nesil daha aydın bu konuda) heykel olarak bilir ve "sağda solda" gördüğü heykellere , resimlere saldırır. Halbuki evinde torunlarıyla birlikte izlediği asıp kesen dizilerde; maç sonrası arkasından ağır argoyla atıp tuttuğu, haftalık sevinç ve üzüntüsündeki kur farkı ona endeksli, Xxx takımlı mahallenin efendi (!), bıyığı yeni terlemiş, kızına güvey arayan mahalleli yaşlı teyzelerin gıyabında: "Hatice Hanım'ın oğlu Bilal mi?, efendi çocuktur beş vakit namaz..." diye anılan delikanlının puta doğru yolculuğunda aramalı insan...
Put demişken en büyük put kendine tapmaktır. Zevklerinin peşinden gidip bencil olmak...Bilgisine başvurup gayrisini aşağılamak. Halbuki bilgi paylaşmaktı, yükseldikçe alçalmak, merhametle donanmak, zira cahil bilmediği için zavallıdır aslında. Bunlardan onlarcası...
Mucizeler...Din alanında sıkça umut beklenen bir kapı. Çalışmadan kazanmak fikrini aşılayıp tembelleştiriyor ve kaderci, üretmeyen bir toplumun sebebi.
Son 250 senedir Batı ile aramızdaki uçurumun baş sorumlusu bu yanlış anlaşılan kaderci yapıyı, mucize beklentisini aşamamak.
Tasavvuf örneğin; Üniversiteler düşünüldüğünde prof. olmak için en az 30 yıllık bir eğitim gerektirirken, bu kapıdan girenlerin yaşları 7'den başlayabiliyor.
Kavramları yerinde kullanmayan, bilmeden öğreten sağda solda milyonlarca "öğretmen" var. Kahvede,camide, cami önü çay ocaklarında, dernek vakıflarda.Herkes kendince muallim.
Sonra, toplumu bölen "fedailer", "kısa yoldan cennete" gitme hesabı yapan gençlerimiz var bizim.
Ya denetim mercii ?! Cem Yılmaz'ın dediği "bana göre yakışıklısın, ama fazla açılma çevremden" hicivinde gizli.
"Kendine dön" demişsiniz ya ne güzel. Ancak bizler ancak sabah, öğle, akşam 5 vakit ayna karşısında kendimize dönen bir toplumuz maalesef.