Kalemine, emeğine sağlık Kanka, keyif alarak okuduğum güzel bir inceleme olmuş...
İnsanoğlu ateşi bulup, onun etrafında toplandığında ve hikayeler anlatmaya başladığında, bunlar muhtemelen birbirlerini korkutmak için anlattıkları olup biteni anlamdıramadıkları korku hikayeleriydi.
Bu hikayeler bizi korkutsa da, biraz ürkütse de yine de onları seviyoruz. Ve bu kitapları gecenin ıssızlığında, mümkünse yalnız olduğumuz zamanlarda okunmasını tavsiye ediyoruz ki, öylesi daha etkileyici oluyor.
Bu arada incelemede "Taş Uyur" isimli öykü için ne diyeceğini de merak etmedim değil. Yazmamışsın. O öykü bana bir yerde okuduğum Göktürk alfabesiyle yazılmış mezar taşlarını, bunlar Rum mezarıdır deyip tahrip eden akılsızları hatırlattı. Atatürk'ün zamanında Göktürk alfabesi ders kitaplarında varmış, ders kitaplarından kim çıkardıysa bir kez daha lanet olsun...
İlk kitaptaki "Kuyu" benimde de ilk kitap için favori öyküm, en beğendiğim serinin üçüncü kitabındaki "Yılgayak".