... anne ve babası, “Böyle nazik bir fidanla ne yapacağız?” diye endişelenirdi; çünkü 1770 yılının Fransası’nda aydınlanmış ve ilerlemek için sabırsızlanan insanlara henüz yer yoktu. Mahkemelerde, yönetim kademelerinde, her türlü memuriyette ve tüm resmî dairelerde en önemli mevkiler soylulara verilmekteydi; sarayda çalışmak için asalet unvanı ya da iyi bir baronluk gerekliydi, askeriyede bile orta sınıftan bir vatandaş, saçlarını da ağartsa, ancak onbaşılığa kadar gelebiliyordu. Toplumun en alt kesimi bu kötü ve kokuşmuş kraliyet yönetiminin hiçbir kademesinde yer alamıyordu; işte bu nedenle, insanların yıllarca el açarak adeta dilenip de elde edemedikleri haklarını çeyrek yüzyıl sonra yumruklarını kaldırarak talep etmeleri hiç de şaşırtıcı değildir.