Bir serinin daha sonuna geldik. 1974 İsveç'i her ne kadar dünyanın en gelişmiş ve demokrasiyi içselleştirmiş ülkelerinden biri olsa da yine de alabildiğine kapitalist bir sistemin içine hapsolması ve '68 kuşağını anlayamamasıyla halk hareketlerinden nasibini almaktan kurtulamıyor. İki yazar da hikaye örüntüsünü sol gözlem ve doktrini üzerinden kurguluyor. Öyle ki seri Marx'ın adına selam durarak tamamlanıyor. Polisiye yazarları genelde aşırı sağcı ve faşist olur. Ya da Ahmet Ümit gibi korkak solculardan oluşan istisnai kimselerdir. Oysa Wahlöö ve Sjöwall lafını hiç esirgemeyen, çürümeyi ayyuka çıkaran yazarlar. Bu seride en çok bunu özleyeceğim. Ve tabii ki Beck'i, Larsson'u ve diğerlerini.