"Neden diyordum, neden, neden, neden? İlgiye susamış, ilgisizlikten çatlamış kurak bir toprak gibi istiyordum ki, bir sürü çünküler yağsın üstüme. Bir saat, iki saat."
"Keşki konuşabilseydim. Bilip becerip hasretini çektiğin sözleri söyleyebilseydim."
"Bilmem" dedin. "Sormayın bana böyle şeyler, beceremem, toparlayamam" dedin. Ne sevmiştim alçakgönüllülüğünü. Sonra durdun, durdun tek bir cümle söyledin ki her şeye değerdi.
Sade, berrak, derin. "Bu tablo güftesiz bir şarkı gibi güzel" dedin. Felsefemi beş kelimede özetlemiştin. (...) İşte o anda anladım ki, sen beklediğim sendin."
"Ben de."
"İşte o anda anladım ki, biz, birbirimizi bulmak için yaratılmışız, bulamadığımız için de eksikmişiz. (...) Ve sonra böylece bütünleştik."