Ancak felsefe, bizim geçmişle yakınlığımızı belirleyen uğraşlardan biri değildir: çok ince, çok uygar bir araştırmadır; felsefenin başarısı içgüdüsel yaşantıdan belirli bir bağımsızlığı, kimi kez de, dünyaya ilişkin umut ve korkulardan bile arınmayı gerektirir. Bu nedenle, sezgiyi en iyi durum da felsefede görmeyi bekleyemeyiz. Tersine, felsefenin gerçek amaçları ile bunların kavranmaları için gerekli düşünce alışkanlıkları yabancı, alışılmamış ve uzak olduğundan, başka
alanlardan çok burada, zihin sezgiye üstünlüğünü tanıtlar; çözümlenmemiş ve ivedi inançlar da eleştirisiz onaylanmayı en az hakkedenlerdir.