Gönderi

Ressamlar -sadece onları ele alacak olursak - ölmüş, gömülmüş olanlar da yapıtları aracılığıyla bir sonraki ya da birbirini izleyen birkaç kuşağa bir şeyler söyleyebiliyorlar. Hepsi bu mu, yoksa daha fazlası var mı? Bir ressamın yaşamında en zor şey ölüm değildir belki de. Kendi payıma, bu konuda bir şey bilmediğimi kabul ediyorum. Ama yıldızlara baktığımda düşlere dalıyorum, tıpkı bir haritada kentleri ve köyleri gösteren siyah noktalara bakarken düşlere aldığım gibi. Neden, diye soruyorum kendime, gökte pırıl pırıl parlayan noktalar da Fransa haritasında kara noktalar kadar ulaşılabilir olmasın? Bizi Tarascon veya Rouven’e nasıl bir tren götürüyorsa, yıldızlara da ölüm götürür. Bu düşüncede kuşkusuz doğru olan bir şey varsa o da şu: Yaşadığımız sürece yıldızlara varamayız, nasıl ki öldükten sonra trene binemeyiz, öyle. Dolayısıyla, kolera, böbrek taşları, verem, kanser gibi şeyler göksel ulaşım araçlarıdırlar gibi geliyor bana; vapur, otobüs, tren türünden yeryüzü ulaşım araçları gibi aynı… Yaşlılık yüzünden sessizce ölmek oraya yürüyerek gitmek gibi bir şey.
·
1 artı 1'leme
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.