Destanlarda olduğu gibi mitlerde de, çoğu İskandinav'ın yaşadığı izole ve fiziksel olarak zorlu hayatları görüyoruz. "İdun'un Elmalarının Çalınışı”, "Thor'un Utgard'a Yolculuğu" ve "Otter'ın Kurtulması" mitlerinde öne sürüldüğü gibi, bir çiftlik genellikle diğerinden at üstünde bir günlük yolculuk yapmayı gerektirecek kadar uzaktı; bir gezginin, mitlerde bolca bulunan kuş ve hayvanlarla (geyik, susamuru, yabani domuz, kurt ya da en azından sincap, şahin, kuzgun) karşılaşma olasılığı, başka bir insanla karşılaşma olasılığından daha azdı. Yoldaki koşullar genellikle zorluydu; gezgin, bir tepenin üzerinden, bir buzulun çevresinden ya da vahşi doğanın içinden geçmek zorundaydı. Yolculuklar, dağlardaki uzun ve sert kar fırtınaları ya da çöllerdeki kum fırtınaları ile daha da tehlikeli hale gelirdi; bütün bunların üstüne, yılın yarısında gün ışığı sadece günde
birkaç saat sürerdi. Böylesine kapalı koşullar aile birliğinin önemini güçlendirmişti. Bir ailenin kendine güvenmesi gerekiyordu ve aile üyeleri sıkıntılı zamanlarda diğerinin yardımına koşardı.