Bir Aşka Vuran Güneş kitabıyla tanışmışım şairin kalemiyle ve bir not düşmüşüm incelememin altına: "Daha sağlıklı bir ruh haliyle ilerleyen zamanlarda yine geleceğim," diye. Geldim, çok bekletemedim seni. Ruhum daha sağlıklı mı bilmem ama işte karşındayım!
Hepimizi bıktırana kadar karşımıza çıkan bir soru var: "Coğrafya kader midir?" Otuz yılı aşkın hayat ve meslek tecrübeme, gördüklerime, okuduklarıma, şahit olduğum hayatlara bakarak söyleyebilirim ki asıl kader olan "aile". Nice yetenekler soldu, nice hayat enerjisi olan insanlar hayata küstü bu konudaki kaderi yüzünden. Kimi zaman da bunun tam tersi...
Oktay Rifat oldukça tanıdık simalarla bürülü bir ailede ve çevrede dünyaya geliyor. Kimler yok ki: Yazarlar, şairler, müzisyenler, ressamlar, askerler... Birçoğu hepimizin bildiği isimler; Nâzım Hikmet, Ali Fuat Cebesoy... Annesi Enver Paşa'nın kızı Münevver Hanım.
Onun bu talihi eğitim dünyasında da peşini bırakmıyor.
Melih Cevdet Anday ile tanışıyorlar. Hemen Garip akımı geldi değil mi aklınıza? Elimde olsa edebiyat derslerinde akım ve isimleri öğretmek yerine yazar ve şairlerin kitaplarını okuturdum. Zira kalemleri tanımadıktan sonra isimleri bilmek, onları şifrelemek hiçbir işe yaramıyor; bunu yıllar sonra birer birer okuma şansını elde edince anlıyor insan. Ne mümkün okumadan anlamak Orhan Veli'yi, ne mümkün bilmek Oktay Rifat'in kendine özgü üslubunu...
Ömrünün bir kısmı eğitim için gittiği yurt dışında geçiyor. Bu durum hayata bakışına, dil bilgisine, dünya görüşüne yansıyor. İyi giden her şeyin önüne muhakkak bir engel çıktığı gibi doktorasını yaparken İkinci Dünya Savaşı çıkıyor ve ülkesine dönmek durumunda kalıyor. Böylesi nitelikli bir isim ülkesinde de sayısız çalışmalara imza atıyor, ödüller alıyor elbet.
Cevat Çapan'ın "Şiirin Aşınmaz Zamanının İzinde" isimli yazısıyla başlıyor eser. Oldukça dolu dolu, dizelerle donatılmış, şairi ve şiir görüşünü size tanıtan bir yazı. Oğlu da kendi izinde gidiyor. "Zaman nasıl da değiştiriyor insanı. Önceleri öfkeli, sert, kavgacı, bir o kadar da yaşama sevinciyle dolu, şakacı, güleç biri. Sonra yılların getirdiği değişiklikler, yıpranmalar, yaşlanma. Gittikçe daha az sevinç, daha az öfke, daha çok hüzün. Delice sevgiler, delice kızgınlıklar, tutkular, kırgınlıklarla geçmiş bir ömrün deneyimini sözcüklerde, dizelerde damıtmak için, gece gündüz sürdürülen, yoğun bir çalışma," diyor Baba Anıları'nda. İnsan ömrü böyle değil mi?
Bütün şiirlerini bir arada görmek bir ömrün portresini çizmek gibi adeta... Hele o ömür edebi acıdan bu kadar zenginse.
Şiirler
Latin Ozanlarından Çeviriler
Yunan Antologyası
Bu çevirilere dair düşüncelerini de paylaşır bizimle: "Bu çeviriler Latin şiirini tanıtmak amacını gütmez. Ben bilgin değilim, ozanım. Gönlümün çektiği şiirleri çevirdim Türkçeye." Ve bunların bazılarını beğenmemiş, yırtmıştır.
"Öylesine çoktunuz ki bunaldım yalnızlıktan," diyor bir dizesinde. Çağa ne kadar uygun değil mi? İnsan çok, insanı anlayan yok... "Durmadan ağlamak geliyor içimden," diyor belki de böyle bir haleti ruhiyeyle.
Ve benzetmeleri... Beni benden alacak kadar:
Sen gelince bir mutluluk ülkesiyim,
Cıvıl cıvıl;
Az gelişmiş toplum gibi, sen gidince,
Boynum bükük.
Yer yer dizelerin arasından düz yazılar çıkıp geliyor. Onlar da başarılı en az şiirleri kadar... "En çabuk eksilme bu! Ufalmak azar azar ve yitmek temelli."
Üslubunu sevdim. Ve bu üslubun değişimine tanıklık etmeyi. En kısa zamanda
Bütün Şiirleri II'ye başlamak istiyorum. O zamana kadar vedalaşalım, tabii yine şairin dizeleriyle:
"Elveda dostlarım elveda
Yolcu yolunda gerek."
Bütün Şiirleri IOktay Rifat · Yapı Kredi Yayınları · 2018340 okunma