Gönderi

Ölüm sorunuyla cepheden yüzleşen Tragedyanın Doğuşu'nun aksine, İnsanca'da konunun zikredildiğini görmek için bile çok iyi bakmak gerekir. Konuya temas edilen yerler de genellikle kısadır, yüzeysel ve kaçamaklı bir tavır vardır (yukarıdaki ötenazi tartışmasında olduğu gibi). Nietzsche ölümün "çok önemli bir şey olduğunu" sanmaya (von Gersdorff'a gönderdiği bir mektupta ölüm için "dünyanın en büyük saçmalığı" der), anlamı büyük bir köprünün geçildiğini düşünmeye bizi itenin sadece batıl inanç olduğunu öne sürer. Fakat ölümü önemli bulmamızın tek sebebinin bir dünyadan diğerine bir köprünün geçildiğine inanmamız olduğu fikri çok yanlıştır. Sonraki hayata inansak da inanmasak da, ölümün anlamı çok büyüktür, çünkü hayatın sonudur, çünkü en temel, biyolojik olarak programlanmış dürtümüz hayatta kalma istencidir. Bu yüzden ölüm en temel arzumuzun reddedilmesidir. Kaçınılmazlığı karşısında bir teselli olmadan, Martin Heidegger'in tabiriyle "iyi bir ölümle" ölmeyi öğrenmeden, yaşamlarımız (Zamana Aykırı Bakışlar döneminde Nietzsche'nin kabul etmeye gönüllü olduğu gibi), bastırılmış bir endişeyle dolacak ve ölüm karşısında tam anlamıyla güzelleşemeyecektir. Daha önce belirttiğimiz gibi, Nietzsche dinin insan ıstırabı karşısında "duyarlılığımızı değiştirdiğini", halbuki yapmamız gerekenin ıstırabın sebebini ortadan kaldırmak olduğunu düşünmektedir. Dinin karşıladığı ihtiyaçlar, Nietzsche'ye göre, "değişmez değildir: zayıflatılarak kökleri kurutulabilir bu ihtiyaçların". Fakat ölüm böyle değildir. Ölüm ve ölümden nefretimiz "değişime uğramaz" . Bu yüzden ölüme yönelik başlıca duyarlılığımızı bir şekilde değiştirmemiz elzemdir. İnsanca'nın yapması gereken de metafizik olmayan bir değiştirme tarzı aramaktı. Aramaması bir kusurdur ve bu kusur sonraki eserlerde giderilecektir.
Sayfa 401 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.