Gönderi

Önümde yeniden her zamanki sokağı görüyorum. Medeniyetin gölgeliği yandı. Gökyüzü, parlatılmış balina kemiği gibi karanlık. Lambadan ya da alacakaranlıktan kaynaklanan bir tutuşma var gökyüzünde. Bir tür kıpırtı var - çınar ağaçlarındaki serçeler, bir yerlerde ötüyorlar. Günün ağardığına dair bir his var. Bunu gün doğumu olarak adlandırmayacağım. Gökyüzüne baş dönmesiyle bakan, sokakta dikilmekte olan yaşlıca bir adam için gün doğumu nedir? Gün doğumu, gökyüzünün bir tür aydınlanmasıdır; bir tür yenilenmedir. Bir diğer gün; bir diğer cuma; martın, ocağın ya da eylülün bir diğer yirmisidir. Bir diğer genel uyanıştır. Yıldızlar geri çekilir ve söner. Dalgaların arasındaki setler, kendilerini daha da derinleştirir. Pus tabakası, tarlaların üzerinde kalınlaşır. Güllerin üzerinde, yatak odası penceresinin kenarında asılı duran solgun gülün bile üzerinde bir kırmızılık birikir. Bir kuş öter. Ufak kulübelerde oturanlar ilk mumlarını yakarlar. Evet, bu ebedi yenilenmedir, bitmek tükenmek bilmeyen yükseliş, düşüş; düşüş ve yeniden yükseliştir.
Sayfa 309Kitabı okudu
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.