Gönderi

Soğuk bir mevsimde, üstünde çok ince bir tişörtle dışarıdasın. Hava ayaz mı ayaz, neredeyse kar yağmak üzere. Soğuğu her zerrende hissediyorsun ve çok üşümeye başlıyorsun. Vücudunun dili olsa dile gelecek, "Çok üşüyorum!" diyecek neredeyse. İşte böyle bir haldeyken sen, çeşit çeşit ilaçlar, merhemler kullanıyorsun üşüme hissinden kurtulmak için. Zihnini odaklamaya çalışıyorsun, "Üşümemelisin!" diye defalarca telkinde bulunuyorsun kendine. Aklına sıcak mevsimleri, ülkeleri getiriyorsun. Bazen bu yöntemlerin işe yaradığı da oluyor, ama bir süre sonra yine üşümeye başlı- yorsun. Bu sefer kendine kızıyorsun, "Ne kadar beceriksiz ve aptal birisin, hâlâ üşümeye devam ediyorsun," diye. Belki de dünyaya kızıyorsun: "Bu soğuk da nereden çıktı böyle, dünyanın çivisi çıktı artık, devlet bu işe bir el atmalı, çözüm bulmalı, bıktım bu ülkede yaşamaktan!" Ama sonuçta değişen bir şey olmuyor, geçen süreyle beraber üşüme hissi artmaya devam ediyor. Halbuki üşüme hissi sana bir mesaj vermeye çalışıyor sadece; üşüyorsun, ya sıcak bir ortama geç ya da üstüne kalın bir şeyler giy. Seni korumak için devreye giren bir alarm gibi yani. Ama biz o alarmın söylemeye çalıştığı şeyi anlamayıp, bambaşka noktalara odaklanabiliyoruz.
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.