Gönderi

Bu küçük şehrin küçük öğrenci yurdundaki küçük odama sığındım. Bu şehirdeki herkes bana ayna tutuyordu. Her kişiye baktığımda gördüğüm kişiyle kendimi mukayese ediyordum. Beni kendime getiren bu kişilerin, bana öğüt vermelerine gerek kalmıyordu. Tanıştığım, hikâyesini dinlediğim her kişi bir başına bana bir öğüttü. O yüzden odamda ayna yoktu. Bu insanlar hakkında düşündükçe, her biri; odamı, havsalamı büyütüyor ve hürlüğümü bekleyen gardiyanın cebindeki anahtar beni, yolunu yitirmiş bedevilerin fenalıklarından esirgiyordu. Odama sığınmamın üzerinden yaklaşık bir saat geçmişti. Kapım çaldı. Kapıyı açtığımda karşımda duran kişi, Salzburg’da özel bir tıp üniversitesinde “adli tıp” öğrenimi görmüş ve şimdi de hukuk okuyan biriydi. Kendisi Almanya’nın Münih şehrindendi. Adı Wolfgang idi. “Vaktin varsa biraz konuşabilir miyiz?” dedi. Kabul edip içeri buyur ettim. Biraz garip ve tedirgindi. “Az evvel yurda geldiğimde, aşağıda Rahibe Eva ile oturduk biraz ve konuşurken bana Mait’den bahsetti. Sen bahsetmişsin. Ben onu tanıyorum. Hatta ölen kadının adli tıp komisyonunda ben de vardım. Kadın sanıldığı ya da bahsedildiği gibi ölmedi. Buzdolabında falan da değildi,” deyince çok şaşırdım.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.