Gönderi

“Şimdi ise bütün hayatını beraber geçireceği, taparcasına sevdiği güzel bir karısı vardı. Charles'ın nazarında evren, Emma'nın ipek etekliğinin etrafından ibaretti; onu kâfi derecede sevmiyor diye üzülüyor, onu göreceği geliyordu; hemen eve döner, yüreği çarpa çarpa merdivenleri çıkardı. Emma'yı odasında, kendine çekidüzen vermekle meşgul bulurdu; yavaşça yürüyerek girer, onu ensesinden öperdi. Kadın bir çığlık koparırdı. Mütemadiyen onun tarağına, onun yüzüklerine, onun atkısına el sürmekten kendini alamıyordu; bazen yanaklarından şapur şupur öper, bazen de parmak uçlarından başlayıp da omzuna kadar öpücüklerle kaplardı; Emma, musallat olan bir çocuğa çıkışır gibi onu, yarı gülümseyen, yarı rahatsızlık gösteren bir tavırla başından savmaya çalışırdı. Evlenmeden önce gönlünde aşk uyandığını sanmıştı; fakat bu aşkın neticesi olması lazım gelen saadetten bir eser yoktu. İçinden: "Yanılmış olacağım" diyordu. Emma, bahtiyarlık, ihtiras, kendinden geçme gibi sözlerin, kitaplarda okuyup pek güzel bulduğu bu kelimelerin hayatta acaba neyin, hangi halin adı olduğunu düşünüp duruyordu.”
·
104 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.