Gönderi

377 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
PROUST “MAHPUS”HANESİ
Kayıp Zamanın İzinde serisinin bu cildinde sevgilisi Albertine üzerinden kıskançlık ekseninde insan duygularının ve davranışlarının kökenine inerken Dostoyevski’ye benzer bir şeffaflık ve cesaret gösteriyor Proust. Sürekli delil toplama ve olası riskleri ortadan kaldırmaya odaklanmış olan bu bölümde gördüğü ve hissettiği duruma ve durum ihtimallerine karşı bir tutum geliştirmeye, bir anlamda kendini de çözümlemeye çalışıyor. İnsan davranışının doğasında olan bu kararsızlık tutumu bir mahpusluk olarak yorumlanabilir. Mahpusluğun sınırlarını belirleyen parmaklık ortadan kalktığında iki yabancı insan kalır geriye. Kaçan ve kovalayandan hangisinin mahpus olduğu belli olmaz. Kayıp Zamanın İzinde serisi, Marcel Proust'un hayatının son 17 yılında yazdığı bir romandır. Seri, yedi ciltten oluşmaktadır: 1. Swann'ların Tarafı 2. Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde 3. Guermantes Tarafı 4. Sodom ve Gomorra 5. Mahpus 6. Albertine Kayıp 7. Yakalanan Zaman Serinin bu kitabı, anlatıcının Albertini’yi elinde tutmaya çalışması ve onu mahpus olarak evde tutmaya çalışırken kendisinin mahpus olması merkezinde gelişiyor. Proust bu belirsizliğe şu ifadelerle yer verir. “Evet bir mahpusla buluşacağım düşüncesiyle değil, kendim mahpus olduğum düşüncesiyle dönmüştüm.” Albertini elle tutulması mümkün olmayan meziyetlere! sahip olduğu için, anlatıcı bir yandan şartları onu kimseyle görüşmeyecek şekilde oluşturmaya çalışırken aşkı ve kıskançlığı arasında bocalıyor. Sevgilisinin sık sık yalanlara başvurduğunu ve kendine anlatmadığı birçok boşluklar olduğunu acıyla gördüğü hâlde bazen aşka bazen kıskançlığa savruluyor. Bu savrulmaların anlatımında aşk, yalan, kıskançlık konularında dikkate değer aforizmalar ortaya koyuyor. Ana kahramanlar ve yan kahramanlar kadın olsun erkek olsun hepsi eşcinsel tutuma, en azından imalara sahip olduğu için incelememizde kadın veya erkek ifadelerini kullanmamaya çalışacağız. Çünkü bahsedilen aşklarda nadiren karşı cins söz konusu oluyor ve bu istisnai bir durum olarak göze batıyor. Bir taraftan eşcinsellik hakkında sapık, ahlaksız gibi ifadelere sıkça başvururken, diğer yandan genel bir durum oluşunu (sodomist) ve ön kabule dair bir tutum ortaya koyuyor. Kahramanların çoğu eşcinsel olduğu hâlde durumunun anlaşılmaması için metres tutuyor. Gizlilikle özdeşleşmiş olan bu kavram belki de ilk defa başka gizlilikleri örtmek için paravan görevi görüyor! Biz paravana değil esere odaklandığımız için devam edelim. Aslında inceleme konusunda en sevdiğim yaklaşım “pastiş” adı verilen taklit etme, benzerini yazma adı verebileceğimiz yöntemdir. Bir metnin kaldığı yerden başka bir metne geçilen “parodi” tekniğiyle karıştırmaya çok müsait olan bu yönteme ben “yazarın kaldığı yerden devam etmek,” diyorum. Yazar Proust ve eser bu uzun seri olduğu için bu konuda cesaret etmem zor görünüyor. Serinin ilk cildi olan Swann’ların Tarafı’na yazdığım incelemede şöyle bir yöntem kullanmıştım. Proust’un karmaşık ve derin dünyasının peşinden gitmeye çekindiğimiz için hangi konularda tespitler yaptığını, nerelere dokunduğunu göstermeye çalışmıştım. Bunda Kayıp Zamanın İzinde serisinin zor bir seri olduğundan okumaya çekinildiği yaklaşımının da payı vardır. Ana başlıklar hâlinde bu seride olay örgüsü arasına yerleştirilmiş, derinlik ve çelişki içeren noktalardan bahsederek konuyu biraz açalım. - Başkalarının hayatlarına dair bilgilerimizin hep yüzeysel oluşu - Kişiliğimizi oluşturan asıl faktörlerin saklı oluşu - Gerçek anlayışının kişiden kişiye değişmesi - İnsanlardaki içsel ve dışa dönük değişimler - Hafızamıza işimize geldiğimiz şekilde yaptığımız müdahaleler - Sevme ve sahiplik üzerine tespitler - Efendilik ve kölelik kavramlarının sevgiyle ilgisi - Tıbbın hastalığı çözümsüz hâle getirmesi ve oluşturduğu yeni hastalıkların tedavi edilemez oluşu - Dostoyevski’nin roman dünyası, konuları, kahramanları, kitap isimleri ve derin anlatımı konusunda pozitif ve negatif yönlerine dair tespitler - Sosyetenin davet, dedikodu ve hiyerarşi düzenine dair eleştiriler - Basına sık sık yapılan göndermeler. Sosyete gazetesi, filozof gazeteci ifadeleri - Sanatçı nedir, nasıl olmalıdır? - İnsan hayatının bilinmezlikleriyle tabiat bilimlerindeki bilinmezlikler arasındaki benzerlikler - Ve tabii ki aşk, yalan, kıskançlık ve ayrılma üzerine sonsuz tespitler… Proust tespitleri diyebileceğimiz çok az yazara nasip olmuş birçok noktaya daha incelememizde yer verebilirdik ama “Söyleyeceklerimizin yarısını daima unuttuğumuz için,” (S.370) hepsine değinme imkânımız olmadı. Burayı arşiv olarak da kullandığım için dönüp alıntılarıma baktığım çok oluyor. Şimdiye kadar okumuş olduğum serinin beş cildinden paylaşım yaptığım alıntılara baktığımda ortalamamın çok üzerine çıktığını söyleyebilirim. Bir veya iki alıntı paylaştığım veya hiç yapmadığım kitaplar çok olmuştur. Oysa bu seride paylaşmış olduğum alıntıların dışında birçok altı çizili cümleler, bütün hâlinde işaretlediğim paragraflar, insan davranışları, çelişkiler, paradigmalarla dolu notlar var. Kitap ikinci elde satılması güç olacak kadar hor kullanılmış durumda. Edebiyattan müziğe sanat hakkında sağlam temellere dayanan eleştirel bir bakış açısına sahip Proust’un anlatım ustalığının anlama ustalığıyla doğrudan ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Uzun yıllar boyunca çevresindeki olayları geçmişi ve bugünüyle derinlemesine incelemiş ve yüksek bir edebi dille bunu eserlerine yansıtmış. Uzun, düzgün ve estetik cümlelerle sınırlı değil yazım üslubu. Olayların akışındaki bütünlük ve tutarlılıktan, kullandığı sade ve etkili dile kadar birçok ustalık sergiler. Okurun dikkatinin dağılma ihtimalinin yüksek olduğu bu eserde; metnin durağanlaşmaya başladığı noktalarda yazar okurla konuşmaya başlar, bu hem onu önemsediğini gösterir hem de anlatımı canlı hale getirir. Serinin bu cildinde daha önceki bölümlere ve oradaki kahramanlara hatırlatmalar vardır. Bilinçli olarak yapmış olduğu bu geri dönüşler serinin tamamına dair bir bütünlük ortaya koyar. Çevirmen Roza Hakmen için bir başlık açmak durumundayız. Her sayfada en fazla bir veya iki paragrafın olduğu, bölümlere ayrılmamış, olayların içerik olarak birbirine yakın olduğu ve en önemlisi bu kadar uzun tutulmuş cümlelerin tercih edildiği bir anlatımda anlam ve estetiğin bozulmadan çevrilebilmesi büyük bir başarıdır. Bir cümle gereğinden fazla uzatıldığında ortaya çıkacak olumsuz durum için kötü örneklere bakmamız yeterlidir. Uzun cümleyi ehil olmayan bir kalemden okuduğumuzda modifiye şahin gibi durur. Orjinalliği bozulmuş arabesk bir duruşa sahip, gerekmeyen bütün yerleri uzatılmış, önden şahin arkadan doğana benzer, tamponu her an yere değebilir. Oysa uzun bir cümleyi Proust kurduğunda limuzin gibi durur, uzun ve estetik. Söylemiş olduğumuz nitelikteki cümlelerin çevrilmesi de yazılması kadar zor olsa gerektir. Bu yüzden seriyi devam ettirebilmemde çevirmenin payının büyük olduğunu vurgulamam gerekir. Beşinci cildi bitirdikten sonra Proust’u ve yazı dünyasını daha iyi anlamaya başladığımı düşünüyorum. Bununla birlikte cevabını bilmediğim iki soru var. Birincisi Proust eşcinsel olmasa ve kronik hastalığından dolayı eve kapanmak durumunda kalmasa bu kadar estetik yöne kuvvetli metinler yazabilir miydi? İkincisi ise, o dönemde toplum bu kadar açık eşcinsel yönelimleri eserde görüldüğü kadar kolay kabulleniyor muydu. Sosyete ve aristokrasi kabullenme için yeterli miydi? İncelememizin başında “pastiş” yönteminden bahsetmiş olduğumuz için Çehov’un Tüfeği gibi bu konunun havada kalmasını istemeyiz. Bu yüzden buraya kadar gelen okurlara bir şeyler söylemek durumundayız. Yazar bütün seri boyunca sürekli çocukluğuna döndüğü için ben de küçük bir anımdan bahsederek insana ve anılarına dair uzun cümleler çıkarmaya çalışacağım. Yazar Proust olunca bunun kolay olmadığını biliyorum, taklidini bile yapmak zor. Yine de ben böyle bir inceleme beklentisi olan dostlarımız için buna cüret edeceğim. Köy okuluna gittiğim yıllarda uzun bir dönem anneannemlerin yanında yaşamak zorunda kalışımı ve annemler İstanbul’dayken köye, onlar köye dönünce İstanbul’a gittiğimi hatırlıyorum. Şartlar gerçekten böyle mi gerektiriyordu yoksa benden mi kaçıyorlardı hiçbir zaman emin olamadım. Köydeki evimizin inşaatının kireç kuyusuna düştüğümde çıktıktan sonra üzerimde hiçbir şey kalmayacağını sanıyordum. Ne yaramazlık yaptığımı hatırlamasam da dedemin üzerime yürüdüğü için geri geri gittiğim aklımdadır. Hafızam işine gelmediği yaramazlık kısmını bana bir güzellik olsun diye aradan çıkarmış olabilir. Bu düşüşten sonra üzerimde olan bütün fazlalıklar kuyunun içinde kalırken ben çıktığımı sanmıştım. Düşme ve çıkmanın birbirinden farklı olduğunu zannedecek kadar küçüktüm. Bu kadar kıymetli bir eser için kısacık yazıda bile kusurlar bulmak isteyenler elbette bulabilir. “Kusurları var elbette, kusuru olmayan insan var mı” (S.372) Onlara verilecek cevabımızı da şimdiden hazırladık. Bir paragraflık yazıyla seriye meydan okumak da Don Kişotluktan sayılsın :))
Mahpus
MahpusMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20231,140 okunma
··
1.758 görüntüleme
Neşe okurunun profil resmi
Değerli arkadaşım, her zamanki gibi okuduğunun hakkını veren bir inceleme olmuş. Elinize sağlık. Keyifle okudum. Eseri zamana yayıp okuyacak okurlar sırasında bekleyen bendeniz, ne vakit niyetlensem elimde başka bir kitap buluyorum:) Bu yaz tatilinde başlamak şart oldu. Başlamadan önce seriye dair yazdığınız incelemeler tekrar okunacak, rehber olarak faydalanılacaktır. Yazan eller dert görmesin. Sevgilerimle.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Neşe hocam teşekkür ediyorum. Bir seriyi okuyamadığınızda elinizde başka bir eserin oluşu tanıdık geldi. Hepimiz tüm kitaplara yetişemiyoruz ama şöyle bir ortak yanımız daha var ki, onu okumuyorsak başka birini okuyoruz. Siz yine de Proust'u biraz öne almaya çalışın. Bu yaz ben de bitirmek niyetindeyim bu seriyi. Benim de henüz sıra gelmediği için okumadığımı söylemeye çekindiğim kitaplar, yazarlar var. İşin kötüsü biz okudukça okumayı düşündüklerimiz artıyor. Bizim de derdimiz bu olsun, Allah başka dert vermesin Neşe Hocam. Saygılar.
Distopya okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık Resul hocam.Açıklıyıcı merak uyandıran okumaya teşvik edici harika bir inceleme olmuş.Okurken keyif aldım.Seriyi çok merak ediyorum başlamak ta istiyorum ama gözümde korumuyor değil.Sorum şu ; Zamana yayarak uzun vadede mi ,yoksa seriyi bütün olarak mı okumak çok daha iyi olur? Anlamak ve kitaptan kopmamak açısından.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim hocam. Bu konuda iki farklı görüş var. Birinci grup yazarı ara vermeden okuyup iyice özümsemeye çalışanlar. İkinci grup ise zamana yayanlar. Doğrusu şudur diye cüretkarlık yapmayayım :) Ama sorunuza cevap olması açısından ikinci grupta olduğumu söylemeliyim. Ben bazı yazarlara dönüp dönüp okumayı tercih ediyorum. Özellikle yazı ilhamı konusunda Proust ve Tanpınar öyledir benim için. Onları okuyunca yazma kolay görünüyor. Bu yüzden bu ilaçları bir anda tüketmek istemiyorum.
1 sonraki yanıtı göster
Eylül Türk okurunun profil resmi
Ben de proust incelemelerini okuma konusunda fena sayılmam :) Son tahlillerinizde 'pastij' rüzgarları estiği için ne demek istediğinizi şıp diye anladım hocam😅 İlginç sorularla ayrılmışsınız eserden, daha doğrusu seriden :) Her şeyden önce proust zor olanı seçmiştir, yüzleşmek... Çoğunlukla yanılgıları tercih ederiz... Bunda en büyük etkinin annesiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. 32 yaşına kadar annesiyle birlikte yaşamış ve geceleri uykusu gelmeyince annesine mektup yazıp kapısının altından atarmış. Hepsi bu kadar değil tabii boğucu bir ilgi ve endişe dolu bir himaye etme dürtüsü Proust'u canından bezdirmiş :) Kitaplara olan derin saygısı ve dostluğu da bu boğucu ilgiden kaçmak ümidiyle boy vermiş olabilir. Mesela şu yaklaşımını çok anlamlı bulmuşumdur; "Neyin ne olduğunu, insanların ne düşün­düklerini bildiğimizi sanırız çünkü onları umursamayız." der. Çünkü umursasaydık, onların bile bazen neler olduğuyla ilgili bir fikirleri olmadığını kavrardık. Belki bu kadar derinleşebilmesinin sebebi, insanın gizemine inanıyor olmasıdır... Eğer bir parlama olmuyorsa, eksilme kaçınılmazdır... Son deneme de gayet güzeldi, hattâ bir şeyler karalama isteği doğurdu... Teşekkür ederiz hocam.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Evet hocam, belki de annesi ve korunması üzerine daha fazla şeyler söylemek lazımdı. Yazarın tahlil ve tespitleri hakkında gücünün kaynaklarını oralarda aramak daha doğru olacaktır. İnsan kendini doğuran, besleyen şartların bir sonucu olarak varıyor bir yere. Biz sadece sonucu görüyoruz, incelemeler biraz da bunun için güzel. Arkada neler var diye bakmak için. Değerli katkınız için teşekkürlerimle Eylül Hocam.
Yonca Tandoğan okurunun profil resmi
Serinin altıncı kitabını bitirmeye çalışan bir okur olarak bu paylaşımınızı çok kıymetli ve isabetli buldum. Yorumların çoğuna katılıyorum. Proust Etkisi belleklerimizden ve kalemimimizden uzun süre eksilmeyecek sanırım.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Yonca Hocam. Siz bir adım öndesiniz. Ben kısa bir ara verip ilacın etkisi azalmaya başladığında 6.cilde başlayacağım. "Proust etkisi"nden çok da uzaklaşmamak lazım.
Osman Y. okurunun profil resmi
Çok uzun okuyamadım. İnceleme çağını kapatmamış mıydık :)
Resul Bulama okurunun profil resmi
Görüştüğümüz zaman ben sana özetini anlatırım, olay kısaca sosyete çevresinde geçiyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.