Gönderi

Rachel zavallı Don Juan’a ne de korkunç yükleniyordu. Kalbi azap içinde bu dul kadın, çocuk doğuramadığını düşündükçe kahrolarak Don Juan’ı kıskıvrak kendine bağlıyor; onu bu hayata, geçip giden değil sürüp duran hayata perçinliyordu. Don Juan'da arzu ve özleyişle beraber irade de ölmüştü. Rachel’in gözleriyle elleri onun bütün ihtiraslarını zayıflatmış, uyuşturmuştu. Ve kanun sınırları dışında birleşip kurdukları bu ıssız yuva, sevdalı bir çifti barındıran bir manastır hücresiydi adeta. Sevda mı? O, Don Juan; Rachel'e tutkun muydu gerçekten? Yoo, hangi tutkunluk; onunla doluydu ona kaptırmıştı kendini; ona gömülmüş, bu dul kadında, kadının dulluğunda kaybolup gitmişti. Çünkü Rachel, Don Juan böyle düşünüyordu, her şeyden önce ve birinci planda bir duldu; hem de çocuğu olmamış bir dul. Rachel sanki dul gelmişti dünyaya. Rachel'in aşkı; aslında ölümün de lezzetini taşıyan, Don Juan'daki benliğin sınırlarını aşarak onun ruhunun ta derinlerinde, bu hayatın ötelerine ait bir şeyler arayan bir kudurganlıktı bir nevi. Ve Don Juan Rachel tarafından daima daha derine, toprağa çekildiğini hissediyordu. "Bu kadın beni öldürecek!' diyordu ikide bir, böyle derken de şunu düşünü yordu: Rachel gibi bir dul yüzünden öldükten sonra toprağın koynunda ebediyen istirahat edebilmek, kim bilir ne tatlıdır!
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.