Gençlik... Bu da bir rüya. Rüyaların en süslüsü, en
şaşaalısı, en emel süsleyicisi. Hayat boyunca ancak
bir kere görülebildiği için en aldatıcı olanı. Of,gençlik dönüşü imkansız olan hayat bölgelerinin uzaklık sisleri içine gömülmüş, her an bizden kaçan bir varlığımız. Yoklukla varlık kelimelerinde anlam farkı arayan mantıkçıların, terminolojistlerin bu iddialarına ben şimdi gülüyorum. İşte ben mevcudum.
Fakat mevcudiyetimin geçmiş kısımları yok olmuş,yalnız beyin hücrelerimde bıraktığı her an uçmaya meyilli bir zaaf eseri.
Şimdi beni ağlatan, hem ruh
okşayıcı hem gönül yakıcı, tatlı, acı bir hatıradan
başka beni geçmiş hayatıma bağlayan bir vasıta yok.
Demek ki ömrümüz bir masuradan boşanıp diğerine sarılan, uçları meçhul bir yaratılış ipliğidir. Demek ki ömrümüz her saniye ölüyor da haberimiz yok. Biz
yalnız bu ölüm parçalarının toplanmasını bekliyoruz.
(Durarak sağına soluna mahzun mahzun bakınır,
öksürür) Şimdi bulunduğum yaşın ağır yükü altından
silkinip hayatıının kırk sene evvelki aydınlık ufukIarına doğru şevk kanatlarını hareket ettirebilmek
için düşüncemde bile cüret, cesaret daha doğrusu
kuvvet kalmamış.