Gönderi

Misafir, duygulanmış bir halde ona baktı. “Beni tamamen affettiğini, beni sevdiğini bu sözlerinden anlıyorum; en içten teşekkürlerimi kabul et” dedi. Yerinden fırlayıp bütün heybetiyle Yunanlının önünde durdu. Yunanlı, misafirinin cengâverce duruşundan, şimşekler çakan koyu siyah gözlerinden, esrar dolu, kalın sesinden âdeta ürküyordu. O: “Teklifin güzel, diye sözüne devamı etti; herhangi bir başkası için cazibeli olabilirdi ama, ben bundan istifade edemem. Atım daha şimdiden eyerlenmiş duruyor, adamlarım şimdiden beni bekliyorlar: elveda, Zaleukos!” Mukadderatın o kadar garip bir şekilde birleştirdiği bu iki dost, ayrılmak üzere biribirine sarıldı. “Söyle, seni nasıl adlandırayım? Hâtıramda ebediyen yaşıyacak olan misafirimin adı nedir? diye Yunanlı sordu. Yabancı, ona uzun uzun baktı, elini bir kere daha sıkarak: “Bana çöllerin hâkimi derler; ben Haydut Orbasan’ım” dedi. SON
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.