Gönderi

Rüyalar resimler taşımıştı bana, rüzgarsa fısıltılar. Her bi­riyle, içimde dönen tornavida zarafetiyle deşilmiştim. İyiliği­me, inceliğime, dünyaya geniş, kendime dar gelen sırça kalbime yormuştum bunu. Palavra! Gerçek şuydu ki, görecek kadar ka­mil, duyacak kadar dikkatliydim de, cevaplayacak kadar adil değildim. Her uzvum tamamdı fakat ben eksiktim. Kimsenin om­zuna dokunmamıştı elim. Omuz vermeden, gözyaşı silmeden, kalp ısıtmadan, el uzatmadan, dünyaya da içindekilere de zer­rece dokunmadan, çoktan sönmüş bir ruh gibi yaşayıp gitmiş­tim. Yalandan, sığ bir incelikti benimki; derinde küttüm, kötüy­düm, korkağın tekiydim. Nice kabus akarken gözlerimin önün­den, ben sadece uyanmayı dilemiştim. Hiçbir çığlığa yankı ver­memiş, ne vakit bir yaraya denk gelsem, kabuk sandığım sessiz­liğin ardına gizlenmiştim. Sessizlik, susanların yükselttiği de­rin bir uçurumdu. Kıyısına geldiğimde, gücümü toplayıp da bu­radayım diye bile seslenememiştim. Bu yüzden suçlu, bu yüzden yenik, bu yüzden zayiydim. İlk günahımın kıymeti yoktu. Ben, en sık işlediğim günahla, suskunluğumla mimlenmiş, ko­lumdaki uyuşuklukla mühürlenmiştim.
Sayfa 249 - Hep KitapKitabı okudu
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.