Gönderi

Oysa Batı dünyası, "tasarruf etmek" eğilimiyle birlikte "yaşamak" fikrinin de üzerine kurulmuştu. Yaşamamayı bir halt sanan biz mistik Doğulular Batı'nın asıl bu özelliğine öykünsek daha manidar olurdu. Bizi biz yapan bu "yaşamamak" fikri nedeniyle hiçbir şeyin peşinden gitmiyorduk, kahır çeki­yorduk, ekşiyorduk, Eşrefleşiyorduk. Eşref Bey aslında bü­tün hayatını yaşamamak üzerine kurmuş tipik bir Doğuluy­du. Reşit Bey bu tuhaf kahramanıyla bir Doğulu karikatürü çizmek istemişti. Belki biraz fazla karikatürize etmişti, ama özünde meselesi Doğu-Batı'ydı. Eşref Bey kavramlarla dü­şünmek yerine, ayıp, suç, günah gibi dini-ahlaki bir termi­nolojinin esareti altında düşünüyordu. Oysa Batı'nın kav­ramları vardı, çünkü yaşayanların kavramları olurdu, yaşa­mayanların yasakları, suçları, günahları... Kavramlar bir ba­kıma özgürlüktü. "Düşünsene Salih!" diyordu Reşit Bey, "Ne çok kadın ve erkek yaşadığıyla yetiniyor. Karı koca ol­makla yetiniyor. Oysa kafalarında bir aşk kavramı olsaydı, yaşadıklarıyla yetinmez, kurulu düzenlerini yerle bir etmek pahasına aşkın peşinden giderlerdi. Kavramlar hayatı en üst imkanlarına genişletmenin araçlarıdır."
Sayfa 138Kitabı okudu
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.