O yıl bahar bize eksik yanlarımızı, hiç tamamlanmayacak şeyleri hatırlatarak gelmişti. Yarım yamalak bulutlar, sahanda yumurta güneşi, neremizi ısıttığı belli olmayan bir sıcaklık. Burnumuzu mu, kalbimizi mi yoksa kasıklarımızı mı?
İki yakın arkadaşın aynı kadına âşık olması ve kahvaltıda peynirin üzerine reçel sürebilme iştahı.
Aslında ilk olarak, Barış Bıçakçı'nın Tarihî Kırıntılar kitabını okumak istiyordum ama kulüp için Bizim Büyük Çaresizliğimiz'i seçince yazarla bu kitabıyla tanışmış oldum.
Aynı evde yaşayan Çetin ve Ender'in ev arkadaşlığına Nihal'in de dahil olmasıyla başlıyor hikaye. Tahmin edeceğiniz gibi iki yakın arkadaş aynı kıza aşık oluyor ve Ender'in Çetin'e içini dökmesini okuyorsunuz.
Son derece samimi bir anlatım var kitapta, sanki bana anlatıyor, kahve içerken dinliyorum onu.
Hayatın içinden bir hikaye; yaşanması çok muhtemel, hepimizin tanık olduğu hatta belki de benzerini yaşadığı bir hikâye, fakat 1 hafta sonra 31 yaşını geride bırakacak bir okur olarak beni doyurmadı, yavan geldi. Kötü bir kitap değildi fakat kesinlikle ilk gençlik dönemlerinde okusaydım daha çok severdim.
Tarihi Kırıntılar'ı da okuduğumda yazarla ilgili daha genel bir kanaat sahibi olacağım.
Kulübe dahil olup, eşlik eden herkese çok teşekkür ederim.
Benim dışımdaki okurların yorumlarına instagram.com/klasikokurkitap... hesabından ulaşabilirsiniz.