Gönderi

Konvansiyon, devrimin şehirdeki temposuyla kırsaldakinin birbirine uymadığını vaktinde fark eder: Köylerdeki, çiftliklerdeki, dağlardaki insanlar başkenttekiler kadar hızlı düşünemezler, fikirleri daha ağır ve daha ihtiyatla özümserler ve kendi anlayışlarına göre işlerler. Kongrede bir saatte yasalaşan şeyler, toprağın yüzeyine ağır ağır sızar, adeta damla damla süzülür; çoğu kez de yanlış ve kraliyetin taşra memurlarınca, din adamlarınca, eski düzenin adamlarınca sulandırılmış olurlar. Bu yüzden de kırsal kesimler Paris'ten bir dünya saati geridedir her zaman. Konvansiyon'da Jirondenler hâkimse kırsal hâlâ krala sadık olarak oy kullanır; Jakobenler kazandığında kırsalın aklı ancak Jirondenlere yatar. Bu duruma karşı çıkarılan aşırı coşkulu genelgelerin tümü beyhudedir; zira o zamanlar basılı sözler ancak ağır ağır ve tereddütle ulaşır Auvergne ile Vendée'ye. Dolayısıyla kongre, devrimin ritmini bütün Fransa'da hareketlendirmek, kırsal bölgelerin çekimser ve hatta karşıdevrimci temposuna meydan okumak üzere taşraya sözlü olarak ulaşacak etkili kişiler göndermeye karar verir. Kendi içinden iradesini temsil edecek iki yüz milletvekili seçer ve onlara neredeyse sınırsız güç tanır. Üç renkli kuşağı kuşananlar ve kırmızı tüylü şapkayı giyenler, diktatör haklarına sahiptirler. Vergi koyabilirler, yargılayabilirler, askere alabilirler, generalleri azledebilirler: Kutsanmış kişiliğinde, Ulusal Konvansiyon'un tümünü simgesel olarak temsil eden bu kişiye hiçbir makam karşı koyamaz. Kudreti sınırsızdır, tıpkı bir zamanlar gönderildikleri boyunduruk altındaki ülkelerde senatonun iradesini temsil eden Roma prokonsülleri gibi; her biri birer diktatör, kendinden menkul bir hükümdardır, kararlarında hiçbir tartışmanın, hiçbir itirazın hükmü yoktur. Bu seçilmiş elçilerin kudreti muazzamdır ama sorumlulukları da öyle. Paylarına düşen topraklarda her biri birer kral gibidir görünüşte, birer imparator, sınırsız birer otokrat. Lakin her birinin ensesinde giyotinin bıçağı ışıldamaktadır; zira Kamu Güvenliği Komitesi gelen bütün itirazları izlemekte, her birinden mali yönetim hakkında acımasız bir titizlikle hesap sormaktadır. Kim yeteri kadar sert durmazsa ona karşı takınılacak tavır sert olacaktır; kim zorbaca hareket ederse, öcünün aynı zorbalıkla alınacağını bilmelidir. Gidişat şiddete yönelmişse şiddetli önlemler doğrudur, terazi merhamete meyletmişse o zaman önlemlerde bir hata var demektir. Bütün memleketin efendileri görünümündedirler ama aslında Kamu Güvenliği Komitesi'nin köleleridirler, zamanın akışına tabidirler: Bu yüzden de ölüm kalım kararları verirken kendi haklarındaki kararlardan emin olmak için sürekli yan gözle arkalarına, Paris'e bakar, kulak kabartırlar. Üstlendikleri kolay bir iş değildir. Tıpkı devrimin düşman karşısındaki generalleri gibidirler; içlerinden her biri bilir ki onu usturadan kurtaracak ve bağışlayacak tek şey vardır: başarı.
Sayfa 39 - 40 Can YayınlarıKitabı okudu
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.