Gönderi

Ancak, İslam dünyasında "Yunan tarzında felsefe" hareketi diye adlandırdığımız büyük entelektüel hareket hakkında verdiğimiz bu şemanın çok basitleştirici olduğunu hemen ekleyelim. Çünkü onda bu çizgi içerisine sokulamayacak, örneğin bir Ebu Bekr Zekeriyya Râzî (9. yüzyıl) benzeri değişik türden bir metafiziği ve ahlak öğretisini savunan kimseler olduğu gibi, sözünü ettiğimiz "felâsife"nin her konuda aynı görüşleri savunmaları gibi bir durum da söz konusu değildir. Örneğin Kindî'nin, evrenin zamanda yaratılmış olduğu görüşünü savunur görünmesine karşılık Fârâbî ve İbn Sinâ onun zamanda başlangıçsızlığını ve Tanrı'dan ezeli bir sudurla çıktığını, taştığını söylerler. Yine Fårâbî psikolojisinde insan ruhunu daha ziyade Aristoteles'i izleyerek "bedenin formu" gibi ele alıp hiç olmazsa bazı insan ruhlarının ölümsüz oldu ğu konusunda mütereddit göründüğü halde İbn Sînā, Platon veya Yeni-Platoncu geleneği izleyerek onu kesin olarak maddeden bağımsız, kendi kendisiyle kaim, tinsel ve ölümsüz bir töze dönüştürür. Nihayet sözünü ettiğimiz bu düşünürlerin, eski Yunan'dan almış oldukları tezleri salt tekrar etmekle yetinmiş olmadıklarını, temelde eklektik (seçmeci) nitelikli sistemler kurmuş olmakla birlikte, bu genel eklektisizm içinde özel bazı noktalarda son derece özgün buluşlar ve düşünceler ortaya koymuş olduklarını hatırlatalım.
Sayfa 22 - 23Kitabı okuyor
·
72 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.