Gönderi

Hafiften gün ağarırken kalktım, kıyıdan kıyıdan köye doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım; kalbim uçuyordu. Bu kadar sevinci hayatımda pek seyrek tatmışımdır. Bu sevinç değil, yüksek, saçma ve hak edilmemiş bir keyifti. Yalnız hak edilmemiş değildi, aynı zamanda bütün haklılıklara da karşıttı. Bütün paramı yitirmiştim. İşçiler, hava yolu, vagonlar... Taşıma için küçük bir liman da yapmıştık, ama şimdi taşıyacağımız bir şey yoktu, elden gitmişti. Tam bu anda beklenmedik bir kurtuluş duyuyordum. Sanki, gereksinmenin sert ve aldatılması olanaksız kafatasının içinde, küçük bir köşede oynayan özgürlüğü bulmuş, onunla birlikte oynamaktaydım. Her işimiz ters gittiği zaman, ruhumuzun karşı koyuşu ve değeri olup olmadığını denememiz ne mutlu şeydir! İnsan; görünmez, sonsuz kuvveti olan bir düşmanın –buna bazıları Tanrı, bazıları da Şeytan der– bizi yıkmak için saldırdığını, fakat bizim ayakta durduğumuzu sanır. Böylece de, içten her yenişimde, dıştan yenilmiş olsak bile, gerçek insan, söylenmeyen bir gurur ve sevinç duyar; dış mutsuzluk, daha yüksek, daha güç bir mutluluk halini alır.
24. BölümKitabı okudu
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.