Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

hüdaverdi türk

Arkadaş! Nefsin vücudunda bir körlük vardır. O körlük vücudunda zerre-miskal kaldıkça hakikat güneşinin görünmesine mani bir hicab olur. Evet, müşahedemle sabittir ki kat'î, yakînî bürhanlar ile deliller dolu olan büyük bir kalede, küçük bir taşta bir zafiyet görünürse o kör olası nefis o kaleyi tamamen inkâr eder. Altını üstüne çevirir. İşte nefsin cehaleti, hamakati, bu gibi insafsızca tahribattan anlaşılır. Mesnevi[Y] - 80
Reklam
Öteki hayvanlar ise vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar. Mesela, kedi seni sever, tazarru eder, senden ihsanı alıncaya kadar. İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki sanki aranızda muarefe yokmuş. Ve kendilerinde sana karşı şükran hissi de yoktur. Ancak Mün'im-i Hakiki'ye şükran hisleri vardır. Çünkü fıtratları Sâni'i bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar. Şuur olsun olmasın... Evet, kedinin "mır mır"ları "Yâ Rahîm! Yâ Rahîm! Yâ Rahîm!"dir.
DÖRDÜNCÜ LEM'A Bir kitap el yazısıyla yazılırsa yalnız bir adama ve bir kaleme ihtiyaç vardır. Fakat matbaada basılırsa kalem işini gören pek çok demir kalemler lâzımdır. Ve o demir harfleri yapmak için ustalar ve âlât ve edevat ve mürettibler gibi çok şeylere ihtiyaç olur. Kezalik şu kitab-ı kâinatta yazılı satırlar, kelimeler ve harflerin bir Vâhid-i Ehad'in kalem-i kudretiyle yazılmış olduğu cihete hükmeden adam, pek rahat ve kolay ve makul bir yola sülûk etmiş olur. Fakat o yazıları, o harfleri tabiata ve esbaba isnad eden herifler, imtina ve muhalin en suubetli ve çıkmaz bir yoluna zehab etmiş olurlar. Çünkü bu yola zehab edenler için tek bir zîhayatın tab ve bastırılması için ekser kâinatın tab'ına lâzım olan teçhizat lâzımdır. Bu ise vehmin kabul edemediği bir hurafedir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mesnevi-i Nuriye
Mesnevi-i NuriyeBediüzzaman Said Nursî
9.7/10 · 2.691 okunma
Kendisini, her konakta sofra başına varacak sanmayan kişiye kul olayım. 3260. Adamın bir gün evine varabilmesi için bir çok konakları terk etmesi lâzımdır. Demir kıpkırmızı oldu ama hakikatte kızıl değildir ki. Bu kızıllık, bir ocağın demire verdiği âriyet kızıllıktır. Penceredeki cam, yahut ev; nurlanırsa, ışık verirse onu parlak sanma , anla ki parlaklık güneştedir. Her kapı, duvar “ Ben parlağım, başkasının nuruyla parlamıyorum. Parlayan benim” diyebilir. Fakat güneş “Ey ham! Hele ben bir batayım da ne olduğun meydana çıkar” der. 3265. Yeşillikler “ Biz kendimizden yeşerdik, sevinç içindeyiz, gülümseyip duruyoruz, ta ezelden beri bu yücelik bizde var” diyebilirler. Fakat yaz mevsimi, onlara “ Ey ümmetler, ben geçeyim de o vakit kendinizi görün” der. Vücut güzellikle öğünür, nazlanır durur. Çünkü ruh, kuvvetini, kolunu kanadını gizlemiştir. Vücuda der ki: “Ey süprüntülük! Sen kim oluyorsun ki? Bir iki gün benim ışığımla yaşadın: Nazın işven dünyaya sığmıyor? Hele dur, bekle; ben senden çıkayım da gör.
Reklam
Konukla, Yusuf’a kardeşlerinin yaptığı cefayı, onların hasetlerini konuştular. Yusuf “o haset ve cefa, zincirdi; biz de aslandık. Aslanın zincire vurulması ayıp değildir. Bizim Allah’nın kaza ve kaderinden şikâyetimiz yok. 3160. Aslan, boynunda zincir bulunmakla beraber bütün zincir yapanlara beydir” dedi. Dostu Yusuf’a “Zindanda ve kuyuda ne haldeydin?” dedi. Yusuf cevap verdi: “Ay, bedir halinden çıkar ve eski ay haline gelir ya... işte öyle.” Eski ay görünmez, sonra hilâl olur da iki büklüm bir halde görünür. Fakat sonunda yine gökte bedir haline gelmez mi? İnci tanesini havanda döverler ama kadri yine yücedir, ya ilâç olarak göze çekilir, yahut macun haline getirilir, kalp ferahlığı için yenir. 3165. Buğdayı toprak altına attılar ama sonradan topraktan başaklar çıktı. Ondan sonra değirmende öğüttüler, değeri arttı, cana can katan gıda oldu. Sonra ekmeği bir kere daha diş altında ezdiler; akıllı kişiye akıl ve idrâk oldu.
Pay etmede edebe riayet etmediği için aslanın kurdu tedibetmesi O yüce aslan; iki baş, iki üstünlük kalmasın diye kurdun başını kopardı. Koca kurt! Mademki padişahın huzurunda kendini ölü saymadın, cezanı gör. İşte” Fentekamna minhüm?” budur. Sonra yüzünü tilkiye dönüp “Hadi, bunları yememiz için pay et” dedi. 3105. Tilki secde edip dedi ki: “Bu semiz öküz, ey emin padişah, kuşluk yemeğin. O keçiden de bahtı aydın padişaha gün ortasında yemesi için bir yahni olur. Tavşan da lûtuf ve kerem sahibi padişahın akşam yemeğidir.” Aslan “Tilki, adaleti parlattın, apaydın bir hale getirdin. Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin? Ey ulu kişi! Bu pay edişi nereden belledin? “ deyince Tilki dedi ki “ Padişahım , kurdun halinden!” 3110. Bunun üzerine aslan “ Mademki sen bizim aşkımıza kendini rehin ettin; üçü de senin olsun, üçünü de al, git. Ey tilki, sen baştanbaşa bizim oldun, seni nasıl incitebilirim? Mademki sen, biz oldun; Biz de seniniz, bütün avlar da. Ayağını yedinci kat göğün üstüne bas, yüksel. Alçak kurttan ibret aldığın için artık sen, tilki değilsin, benim aslanımsın” dedi. Akıllı o kişidir ki çekinilen belâda dostların ölümünden ibret alır.
"Yanılgılarımızın çoğu, düşüneceğimiz yerde duygulanmak ve duygulanacağımız yerde düşünmekten doğar."
Prof. Umur Samaz'ın katillerini bulmak benim boynumun borcu. Kamuoyunda 'Umur Samaz cinayeti' olarak anılan olayı polis bir türlü çözemiyordu. Failler buhar olup uçmuşlardı. Deliller yetersizdi. Profesör ünlü biri değildi, fakat öldürülmek ona yaramıştı. Unvanı ve ölme biçimi, kitaplarının satışını artırmıştı: Katil Bülbül Gibi Şahidi; Diplomatik Dezenfektan; Beni Anlamak Zordur; Posikolonyal Şarkılar ve Medyatik Vokal; Bu Dansı Smokinli Cellada Lütfeder misiniz?; Terör Mahallindeki Dublörler. Yazabilseydi, Nuh Tufan'la ilgili kitap, Profesör'ün yedinci kitabı olacaktı. Prof. Umur Samaz'ın yarım kalan kitabını tamamlamak da benim boynumun borcu. Artık, Nuh Tufan'ın kıçının dibinden canlı yayın yapan Havana da tahtalı köydeki kulübesini boyladığına göre, iş başa düşüyordu. Kelimenin tam anlamıyla köpek gibi peşinde dolandım Nuh'un. Hem de aylarca
Yaşını başını almış bir adam olan Profesör, zamane gençlerinin aklından geçenleri öyle çok merak ederdi ki, hiçbir ye- niyetmenin aklına gelmeyecek kadar uçuk ihtimalleri bile he- saba katarak düşünürdü. Aslında, Nuh Tufan'ın terör örgütü filan kuracağı yoktu. Sadece biraz tuhaf bir çocuktu hepsi bu. Profesör, baş kahramanı Nuh Tufan olan bir tür roman yazmaya koyulmuştu. Bu romanda, yeni neslin şiddet seçi- mini anla-t-mayı deniyordu. Profesör, Nuh Tufan'ın ünlü İtalyan gangster Pippo Zaza gibi sıradışı bir suçlu olduğunu yazmıştı. Roman için ihtiyaç duyduğu malzemeyi ona köpek sağlıyordu. Ve tabii hayalgücü... Baretta, Profesör'den 10 bin dolar gibi komik bir meblağ talep etmişti. Fakat Profesör 'in termittent conditioning' uyguluyordu. Yani köpekler üzerinde yapılan bir deneyi, bir köpek aracılığıyla insanlara uyarlamıştı! Kendisinden istenilen şeyi düzensiz aralıklarla veri- yordu. Profesör, 'yem' verdiği zaman ümitlenen, sevinen Baretta, istediğini alamadığı zaman bocalıyordu. Zavallı şapşal, köpek kaçırdığını sanıyordu, fakat kendisi köpek olmuştu! Profesör bir itle iki insan vurmuştu. Bu arada hem o hiç sevmediği Havana'ya iyi bir bakıcı bulmuş, hem de kitap yazmasına imkân verecek zengin bir kaynağa kavuşmuştu. Köpeği kaçıran kişi Baretta olduğu halde, Profesör, daha ziyade Nuh Tufanla ilgilenmekte haklıydı, çünkü evdeki konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla, Nuh Tufan Meyvertigo meyve sularının batmasını sağlayan kişiydi. Baretta'nın şimdi yaptığı ise Nuh'a kabaca bir misillemede bulunmaktan ibaretti.
Reklam
Hatip güzel söylemişti: "İnananlar için her çağda bir Nuh'un Gemisi vardır." Amenna. Acaba yüzümüzdeki bu tuhaf maskelerle, bizi kurtaracak bir gemiye binebilecek miydik?..
Maskemin ardındaki uçsuz bucaksız boşlukta tek başınaydım. Âşıktım ve aşkımın her kelimesi yalandı. Çünkü dilimi rehin bırakmıştım. Yaptığım her şey sahteydi. Ruhu-mu da bedenimi de kiraya vermiştim. Kendime borçlanmıştım. Ve galiba ölünceye kadar bu borcun faizini ödeyecek-tim. Her gülücük bir fiyasko, her iltifat bir asparagas, her hediye bir skandaldi... Yine de idare ediyordum. Yalnızsan yalanlar sana ilaç gibi gelir, iftiralar senin için bir terapidir. Dilara Dilemma ile aramızdaki aşk karşılıklı bir iftiradan ibaretti.
Baretta cüzama yakalansa ve ben de onu kırbaçlasam, belki biraz yatışabilirdim. Her kırbaç darbesinde Baretta'nın vücudundan et yongaları kopup etrafa saçılsa... Baretta'nın bir kabahati yok aslında... En doğrusu, Dilara Dilemma'nın dilini kesip anahtarlık yapmaktı... Ferruh Ferman'ı da bir duvara çivileyip, bir düzine mancınıkla bebek dışkısı atarak işini bitirmek uygun bir ceza olabilirdi... İhanetin hakiki eleştirisi mezar taşlarına yazılır. Gelgelelim kendi acılarımız bizi başkalarının yalanlarından daha çok yanıltabilir. Aptallığın konsantrasyonu ve özeti, cezalandırma konusundaki ataklıkta ortaya çıkar. Şimdi ben de bilgece düşüncelerin yükünü sırtımdan atıp kendimi inkâr edercesine dehşet saçmak istiyorum. Oysa vahşet neden acelecilikle birlikte yürüsün ki? Vahşetin tabii niteliğini gözardı etmemek gerek. Beşeri sükunet ise, çoğu zaman, otomatik bir erteleme düzeneğinin işlemesinden elde edilir.
Theodore Gericault'un Epsom At Yarışları adlı tablosu, bunun ünlü örneklerinden biriymiş. 19. yüzyılın sonlarına doğru, atların koşarkenki her hareketinin anbean fotoğrafı çekilmeye başlandığında, hiçbir zaman dört ayaklarının da birden havada olmadığı anlaşılmış. Ressamlar, atların uçtuğu resimler yapmayı bırakmışlar ve bu da resim severleri ve eleştirmenleri huzursuz etmiş... Resim sanatı renklere ve biçimlere dair basmakalıp hükümlerimizi tahrik ederek bizi kendi içimizde cereyan eden bir maceraya sürüklermiş. Kalp resmi ile insan kalbi hiç de birbirine benzemiyormuş. Yıldızların da köşeleri filan yokmuş. Diyelim bir kadının resmi, cazibesini o kadına borçlu olmamalıymış. Aksi takdirde sanatın salt taklitten ibaret, yavan ve hattâ soysuz bir şey olmasından kaçınılamazmış. Kadının biçimi ve özü ile kadının resminin biçim ve özü ayrı düzlemlere ait olgularmış
"Aşk, insanın şahsiyetini pekiştirir. Çünkü hayatın manası, aşk bohçasında gelen bir hediyedir. Mevcudiyetinin hakkını vermek, hiç değilse mazeretini bulmak isteyen insan yalnızca aşka müracaat edebilir..."
1.434 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.