Gönderi

İşte bu iman sebebiyle gerçek mü’minler; diğer bir ifade ile kulluk bilincini takva düzeyinde yaşayanlar, her şeylerinin Allah’dan olduğunu bilir ve kullukta sadece O’na yönelirler. Dini Allah’a has kılar, kayıtsız şartsız O’na teslimiyet gösterirler. O’ndan başkasına asla kulluk etmezler. Zira onlar bilirler ki, Allah’la birlikte bir başka şeye kulluk, hakka ve hakikate aykırıdır. Bu tür kulluk insana hiç bir fayda temin etmeyeceği gibi, aksine hürriyetini elinden alır, insanı insanlık vasfından çıkarır ve hayatını zehir eder. Çünkü Allah’ın dışındaki ilah, tanrı, rab, ma’bud, her ne ise, insanın üzerinde büyük bir yüktür. O sebeple düşünen her insan, sadece Allah’a kul olur, asla başkasına kulluk etmeye yanaşmazlar; böylece hürriyetlerini doya doya yaşama imkânını bulurlar. Gerçek mü’minler, söz, iş ve davranışlarında aşırılığa kaçmazlar. Ar ve hayâ sahibidirler; herkesten önce Allah’tan hayâ ederler; o sebeple zihinleri ve kalpleri temizdir. Allah’ı her şeyden daha fazla sever ve sayarlar; sevgilerine halel gelir korkusuyla dinde gayret ve rikkat sahibidirler. Allah’dan korkuları ümitlerini kaybetmelerine sebep teşkil etmediği gibi, ümitleri de akıbetlerinden kesinkes korkmamalarını gerektirmez. Onlar daima korku ile ümit arasında bulunurlar. Allah’a kulluklarında ve yönelişlerinde asla aşırılığa kaçmazlar. Hayırların ve tüm iyiliklerin tamamen Allah’tan olduğunu bilir ve öyle inanırlar, fakat şerri O’na isnat etmeyi edebe uygun bulmazlar.
Sayfa 66 - Fecr yayınları
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.