Gönderi

Bazen hayatımızda her şey öyle dengesiz, öyle inişli çıkışlı ilerler ki biz aydınlığın ne demek olduğunu anlayamadan karanlığa gömülürüz. Sonra karanlığa üzülemeden aydınlığa çıkarız. Bir ayağımız çukura girer, diğer ayağımız düze çıkar, tam düze çıktık derken bu sefer diğer ayağımız çukura girer, çukurdaki düze çıkar. Bir yanının yanışına üzülürken diğer bir yanının donduğuna şahit olursun. Gözlerini bir siyaha açarsın, bir beyaza. Pencerenin ardına saklanır, güvende olduğunu sanırsın. Sonra bir bakarsın aslında evim dediğin yer bir kaldırım kenarından farksızmış. Bazen evin öyle yabancı gelir ki yıllarca kaldırım kenarında yaşamış gibi hissedersin. Fakat ne olursa olsun, ne kadar yabancı hissedersen hisset evini özlersin. Bazen üşümeyi özlersin, ağlamayı özlersin, kötü dediğin ne varsa özlersin, çaresizliği bile özlersin. Sana evini hatırlatan her şeyi özlersin. İnsan hep iyi anıları özlemez, bazen kötü anılarımızı da özleriz çünkü aslında o anıları değil o anıları yaşayan kendimizi özleriz.
Sayfa 248Kitabı okudu
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.