Gönderi

Erkek ve kadın kimliklerimizin zenginleştirilmesi, hepi­miz için, özgürlüğe giden önemli bir adım. "Bana insan gö­züyle bak, cinsel bir obje olarak değil" çağrısı, mevcut dü­zene bir başkaldırı çağrısıdır. Ama bu çağrı cinselliği yadsı­yor ve bu yüzden daha da büyük bir totalitarizmin tohum­larını içinde taşıyor. Yirminci yüzyılın teknolojik yenilik­leri, cinsel eşitlik kavramıyla birlikte, cinselliği atmaya ve onu tümüyle biyolojik bir fonksiyona indirgemeye doğru yöneltiyor. Günümüzün mekanik-biyolojik görüşü, tüm cinsel fark­lılıkların, çiftleşme ve gebelikle başlayıp sona erdiğini öne sürüyor. Bunun dışında, tam bir eşitlik olmalıdır. Eşitlik­ten kastedilen, insanın kendi ya da karşı cinsin cinselliğiyle mümkün olduğunca az ilgilenmesi, gündelik hayatın akışında cinselliği hatırlatacak davranışlardan kaçınması. Şimdi­lerde ise, türterin devamı için çiftleşmenin ve gebeliğin dahi gerekmediği bir toplum görünürde. Yapay dölleme, tüp be­bekler, genetik mühendisliği ve nihayet embriyon için tü­müyle yapay bir gelişme ortamı. Bütün bunlar, bu seksten yoksun toplumu daha da tek tip kılıyor.
Sayfa 108 - İletişim Yayınları, 47. Baskı, Çev. Zehra Gençosman-Ömer Madra
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.