Gönderi

"Geldin mi?" demekle yetindi.Elimi tuttu. Hâlâ kaygılar içindeydi. "Gelmekle iyi etmedin. Acı çekeceksin. Ölmüş görüneceğim, gerçekte ölmeyeceğim oysa" Susuyordum "Anlıyorsun değil mi? Yol uzun. Bu bedeni taşıyamam. Çok ağır." Susuyordum. "Bırakılmış eski deniz kabuğu gibi olacak kalıbım. Eski deniz kabuklarına acınmaz ki." Susuyordum. Cesaret azıcık kırılmıştı ama bir çaba daha gösterdi: "Bak, ne güzel olacak! Ben de yıldızlara bakacağım. Bütün yıldızlar, çıkrığı paslı birer kuyu olacak. Susuyordum. "Göreceksin ne eğleneceğiz! Senin bel yüz milyon çanın, benim beş yüz milyon çeşmem olacak..." Gözyaşları konuşmasını engelliyordu. "İşte geldik. Bırak gideyim." Korkudan yere oturdu. Dedi ki: "Biliyorsun bir çiçeğim var. Omdan ben sorumluyum. Öyle güçsüz, öyle saf ki! Hiçbir işe yaramayan dört dikeninden başka kendini savunacak silahı yok." Ben artık ayakta duramadığımdan yere çöktüm. "İşte böyle,"dedi. Bir an durakladı, sonra kalktı. Bir adım attı ileriye. Ben kıpırdayamıyordum. Bileğinin yanında sarı bir parıltı gördüm. Hareketsiz kaldı. Bağırmadı. Usulca bir ağaç gibi yığıldı. Gürültü bile çıkarmadı,her yan kumdu...
Sayfa 103 - Yayınevi: Can ÇoçukKitabı okudu
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.