Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

664 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
95 günde okudu
Tamamını okuman için biraz sabretmen gerekiyor sevgili okur. Okurken bir-iki-üç-dört-beş-altı-yedi-sekiz sabır taşı parçalaman muhtemel. Bu yazıda sana bu kitabı nasıl okumaya karar verdiğimi anlatacağım-tabii klavyem bana güç verdikçe. Sana yazı boyunca güzel sürprizlerim olacak-ama duyu organlarını sekiz açman gerek. Lafı uzatıp seni farklı yerlere ve zamanlara götürürsem mazur gör-bu çetin yolda tek destekçim kelimeler olacak-onlara ne kadar az güvensem de. Başlamadan önce yazının birine ithaf edildiğini de belirtmek isterim. İlerledikçe daha iyi anlayacaksın. Hazırsan başlıyorum- Rıza gösterirseniz ilk önce kitabı nerden aldığımı size anlatmak isterim-bunu anlatmazsam hikayem size yavan gelebilir-sonra hikayeye tam olarak başlarız.-Tabii bunu yaparken de önce aldığım yerin çevresinden bahsetmeliyim ki-aldığım yeri tam olarak aklınızda canlandırabilin. Bu yer- Atatürk Bulvarı-Ziya Gökalp Caddesi-Mithatpaşa Caddesi üçgeninde-Bayındır 1. Sokakta,-Zafer İşhanı-Giyim Dünyası-Flo-Passage Pub-Gürkan Plak-Urfalı Hayrağ’ın Yeri gibi dükkanları bulunca aldığım yeri görebileceğin-içerisinde-zemin katta; İşler Kitapevi, Yargı Kitapevi, Başkent Kitapevi, Paşa Sahaf, Pala Sahaf-ilk katta; Piraye Sahaf, Hazar Sahaf, Neva Kitapevi, Gülden Sahaf, Aşiyan Sahaf, Nevzat Kitapevi, Ve Kitap-ikinci katta; Cumhur Sahaf, Bulak Sahaf, Kırkambar Kitapevi-üçüncü katta; Sahra Kitap, Sedir Kitap, Akdağ Kitapevleri bulunan-unuttuğum kitapevi, sahaf varsa beni bağışla-hepsini aklımda tutamam-bir çarşı. Kitabı bu çarşıdan aldım işte. Şimdi daha iyi devam edebiliriz hikayeye- İlk olarak kitabı nereden aldığımı anlatmayı uygun buldum-sevgili okur. Bu hikayem için önemliydi. Hikayemi önemli kılan bir şey daha var-bu sayıyı sekize de çıkarabilirim ama buna vaktim yok. Şimdi onu da anlatacağım. Sevgili okur öneri üzerine fazla kitap okumam-zaten herkes aynı kitapları okuyor-ama bu da kaçınılmaz-bir keresinde kitaplarından ev yapan bir adamın hikayesini okumuştum-kitapların insanların kaderlerini değiştirdiğini söylüyor-farklı bir hikayeydi sevgili okur-bu adam çok şanslı-size hikayenin hepsini anlatmak isterdim-ama ben hikayeme geri dönmek durumundayım-gördüğünüz gibi kelimeler zorluk çıkarmaktan başka bir işe yaramıyor- Sen mi Tristram Shandy’i okuyacaksın, ha ha ha! dedi, birincisi-elindeki kitabı masaya bırakarak, kendi doğumumdan sonra bu kadar komik bir şeyi hayatımda ilk defa duyuyorum, ho ho ho! dedi, ikincisi-vay vay vay! ben de ölümsüz olmak istiyorum, dedi, üçüncüsü-milletçe alkışlıyoruz, şap şap şap! dedi, dördüncüsü-Susun, diye bağırdı, beşincisi-adam haklı beyler, dedi altıncısı-yedi ve sekizinci hiç konuşmadı- Tutunamayanlar’daki Olric’i kitaptaki Yorick’ten hareketle oluşturduğunu söylüyorlar Oğuz Atay’ın, dedi Güvercin-önemsiz bir konu üzerinde durman şaşkınlık verici, dedi Ziya- peki, hangi konu üzerinde duralım, dedi Güvercin-Oğuz Atay’ın romanlarındaki söz kalabalığından bahsedebiliriz, dedi Ziya-söz kalabalığı mı, bunu söylemeye nasıl cüret edebiliyorsun-ben söylemiyorum!-kim söylüyor?-Nurdan Gürbilek dedi Ziya, elindeki Ev Ödevi kitabını göstererek. Senin için okuyacağım o bölümü, diyerek okumaya başladı Ziya: “Atay’ın romanlarında hep bir söz fazlasıyla, bir laf kalabalığıyla karşı karşıyayızdır.”-Bunun sonu nereye varacak gerçekten merak ediyorum dedi, Güvercin- okumaya devam etti Ziya: “*************************************************************************************************************************************************************************.” Müthiş bir dayanak, dedi Güvercin-alkışlayarak- Rahat ol sevgili okur-hikayemi anlamlandıracak diğer önemli olayı anlatıyorum-ama ondan önce sana şunu hatırlatmama izin ver. Bu hikaye gerçek bir hikaye-onun için *** ile *** arasındaki ayrımı bilmelisin. Kimi yazarlar bu ikisini beraber kullanmışlar ama bocalamaktan başka bir şey yapamamışlardır. Yaptıkları hata ************************************************************************************************************. Romanda iğretiyi uyandırdılar. Yüce sekiz adına bu yüzden *** ile *** yan yana gelirse kendini sakın sevgili okur. Şimdi hikayeye-gerçek hikayeye devam edelim- Arpa boyu yol gidemedik daha-sevgili okur. Ama ben seni uyarmıştım-başta-hani duyu organlarını sekiz aç dediğim kısımda-hatırlamadıysan okuyup gelmeni bekliyorum-…-şimdi devam edebiliriz. Bu yazıyı o müthiş kişiye ithaf ettiğimi sadece başlara bakan ****’ü ***** okur anlayabilecek. Daha şimdiye kadar anlamadılarsa benim sorunum değil. Benim sorunum olduğunu düşünen sevgili okurlara ………………………………… bu boşluğu en uygun küfürle doldursunlar diye bırakıyorum- Madem hayatının hebadan başka bir şey olduğunu düşünmüyors…, dedi Güvercin-heba mı, hayatım için heba ufak bir kelime, diye araya girdi Ziya-düzeltiyorum, madem hayatının sefil...-hayır sefil de uygun bir kelime değil!-madem hayatının büyülü olmadığını...-büyüye inanmam ben-madem hayatının boş olduğunu..- hayır hayır hayır, hayatta boşluk yoktur, insanın içindedir bu-madem hayatının hayat olmadığını düş…işte şimdi doğru kelimeyi buldun, hayatı nitelemek için hayattan başka sıfat yoktur çünkü hayat her şeyi içine alır, bundan daha kapsamlı bir kelimeyi sekiz tanrısı bile bulamaz-madem hayatının hayat olduğunu düşünmüyorsun, neden nefes almaya çabalıyorsun, dedi Güvercin-Ziya yerinden kalktı--yerinden kalkmanın birçok çeşidi vardır sevgili okur-sinirle yerinden kalkma-düşünceli yerinden kalkma-sıkıntıyla yerinden kalkma-sıkıştığı için yerinden kalkma--Ziya sıkıntıyla yerinden kalktı, salonda ileri geri yürümeye başladı--ileri geri yürümenin de bir sürü çeşidi vardır sevgili okur-düşünerek ileri geri yürüme-boş kafayla ileri geri yürüme-sinirli ileri geri yürüme-heyecanla ileri geri yürüme--Ziya sıkıntıyla yerinden kalktı, düşünerek ileri geri yürümeye başladı-bu soruna nasıl cevap verebilirim ki-umut hapishanesini duydun mu hiç?-insan orda hüküm giydi mi nasıl-neden-niçin-niye-kim için nefes aldığını bile unutur- Oyalanma bitti. &&&&&&&&&&&& Tristam Shandy’i okumak tam bir delilikti! Bu aralar okurunun peşini bırakmayan, okura gözlerini açtıran, üst okuru isteyen kitapların peşine düştüm. Bunların ilki Don Kişot’tu. İkincisi ise Tristram Shandy. Tristram Shandy tüm okuma düzenimi, okuma hızımı, planlarımı alt üst etti. Nedeni az çok yukarıda belli oluyor. Yukarıdaki yazıyı size 95 gün boyunca neler çektiğimi göstermek için kitaptaki üsluba benzer biçimde yazmaya çalıştım. Konuşma çizgileri, yıldızla geçilmiş cümleler, anlatacağı şeyden bilinçli olarak kaçan bir karakter, boş bırakılmış sayfalar, bir ayakkabı dükkânındaki tüm ayakkabıların yazılması, dönemin Paris’inde hangi mahallede kaç sokak var hepsinin yazılması, bölüm sonlarındaki notların on sayfayı geçmesi daha da kötüsü kısa bir paragrafta 20 tane açıklanacak kısım bulunması ve sürekli bölüm sonundaki notlara gidip bakmam, önemlileri işaretlemem, not almam… bu 95 günü açıklamaya yeter artar. Bir kitaptan çıkarılabilecek temel sonuçlar, izlenimler vardır. Tristram Shandy gerek anlattıklarıyla, gerek hissettirdikleriyle, gerek gösterdikleriyle, gerek de biçimiyle içinden sayfalarca sonuç çıkarılabilecek bir ansiklopedi niteliğinde. Kitabı okurken, okuduktan sonra üç dört farklı kaynak karıştırdım. Çünkü bu kitap tek başına okunacak bir kitap kesinlikle değil. Bir paragrafta antik yunanda adı duyulmuş tüm insanlardan bahsediliyor. Bu gibi şeyleri sindirmek için araştırmak, okumak gerekiyor. Ben de okumam gereken ne varsa okudum. Şimdi dört temel izlenimim üzerinden kitabı biraz daha yakından tanıyalım. 1- Tristram Shandy, başından sonuna kadar okurun yazma sürecine etki eden tüm eza, cefa ve ödüllere dâhil edildiği, gözü açık okuru hedefleyen, yeri geldiğinde okuru zorlayan ama onsuz da ne yazarın ne de kitabın bir anlamı olmadığını gösteren dönemine damga vurmuş bir romandır. 18. yy’de temel yazın türü haline gelen roman büyük kitlelere ulaşmak için en iyi araç olarak görülüyor ve insanlar tarafından da ilgi görüyordu. Bu fırsattan yararlanmak isteyen maddi kaygılı, ciddiyetsiz yazarların da ortalıkta cirit atması çok normal. Edebiyatın ciddi bir iş olduğunu düşünen yazarlar bu harekete karşı kalemleriyle gerçek okuru bulmayı hedeflemeye başladılar. Okurla diyalog halinde olan Don Kişot yazıldığı dönemden sonra da diğer dönemler için ayna olmuş, arkasından gelen bazı yazarlar da bu doğrultuda ilerlemeyi denemişler. Tristram Shandy de okura büyük görevler yükleyen bir roman. Daha ilk sayfasından itibaren sizi dikkatli olmanız için uyarıyor Sterne. Yeri geldiğinde sizi azarlıyor, yeri geliyor önceki bölümü okuyup gelmenizi istiyor. Bu gibi şeyler okura görev yükleme açısından gayet başarılı bana göre. Bilgi yoğunluğu, felsefi tartışmalarla ilerleyen kitap son bölümlere doğru hayatı içine alan bir doğrultuda ilerliyor. Sterne okuruyla oyun oynamayı, yazma sürecine onu da katmayı seviyor. Sayfa 55 karşınıza simsiyah bir sayfa çıkıyor, sayfa 235 siyah beyaz bir mermer resim çıkıyor. Bu iki sayfayı oraya koymak ilişkili olduğu şeyi düşününce çok dâhiyane bir fikir. Tabii onların ne anlama geldiğini söylemiyor yazar, ben de söylemeyeceğim. Bu oyun kısmıydı. Bir de okuru yazma sürecine dâhil etme var. Sterne âşık olan bir karakterinin, âşık olduğu kişiyi sizin tasvir etmeniz için bir sayfayı boş bırakmış. Ve bir boşlukta okurun ona yaratıcı bir küfür etmesi için bırakılmış. Bunun gibi şeyler o dönemde büyük ilgi görmüş, Sterne’in haklı ününü duyurmuştur. Bu kitap için kendinizi hazır hissettiğinizde hemen okumaya başlayın. Eminim okur hayatınıza farklı bir bakış sağlayacaktır. 2- Sterne sürekli asıl olaydan uzaklaşarak farklı olaylara zaman mekân gözetmeksizin değinerek, benzersiz yazım biçimi ile bize hayatın aslında araya giren olaylardan, geri ileri gidip gelmelerden ibaret olduğunu gösteriyor. Yukardaki yazıda size kitabın yazılış biçimini göstermeye çalışmıştım. Gayet de benziyor. Anlatıcımız Tristram nasıl peydahlanacağını anlatmak istiyor, tıpkı benim bu kitabı nasıl okumaya karar verdiğimi anlatmak istemem gibi, ama ilk yüz sayfa bırakın nasıl doğduğunu bahsi geçmiyor. Daldan dala atlayarak asıl anlatacağı şeyi geciktiriyor. Milan Kundera Roman Sanatı kitabında şöyle diyor: “Sanatta biçim hep biçimden daha fazla bir şeydir. Her roman şu soruya iyi kötü bir cevap sunar: İnsanın varoluşu nedir ve şiirselliği nerede yatar?...Sterne’in romanında alttan alta verilen yanıt farklıdır: Ona göre şiir olayda değil olayın kesintiye uğramasındadır.” Kundera’nın söylediği gibi Tristram Shandy biçimiyle hayatın asıl yapısını gösteriyor. 3- Kitap 3 ana karakter üzerine kuruluyor. Nasıl peydahlandığını anlatmak isteyen oğul Tristram Shandy, sözcüklerin ucunda yaşayan Walter Shandy, eşyaların sağrısında bocalayan Toby Amcam. Tristram kendisinden çok başkalarını anlatmayı seviyor. Kitapta en çok konuşan, konuşturulan kişiler baba Shandy ve Toby Amcam. Sterne sözcüklerin, düşüncelerin dünyası ve eşyanın dünyasında yaşayan bu iki karakterle sözcük-nesne ilişkisini değerlendiriyor. Baba Shandy sözcüklerle çok uğraşıyor bu da onun takılıp kalmasına sebep oluyor. Toby Amcam daha garip bir adam. Savaşta yaşadıklarını iyi anlatmak için evin arkasına savaş sahnesi kurduruyor çünkü adam sözcüklere güvenmiyor. Haklı da. Karakterleri daha fazla anlatarak büyülerini kaçırmak istemiyorum. 4- Bu kitap hakkında en zor cevaplanacak soru ne anlatıyor sorusu. Bu kitap insanı, doğayı, felsefeyi, dini, hayatı içine alan ‘BÜYÜK HİKAYE’yi anlatıyor. Okur dedik, biçim dedik, karakter dedik ama bu kitap ne anlatıyor gerçekten cevap vermek güç. Aklınıza ne gelirse kitapta onu görebilirsiniz. Orhan Pamuk önsözde konu için Tristram Shandy hayatın ta kendisini ele alıyor diyor. Hani araya sürekli farklı olayların girdiği hayatı. Ama şöyle bir rivayete kulak asmakta fayda var: Tolstoy’a Anne Karenina’da ne anlatıyorsun diye sormuşlar. Tolstoy da Anna Karenina’da ne anlattığımı açıklamak için size kitabı baştan sona okumam gerek, cevabını vermiş. Tristram Shandy’de ne anlatıldığını sadece ben kendim için söyleyebilirim. Siz ne anlattığını merak ediyorsanız okursunuz zaten. Zamanınızı çok fazla çaldığımın farkındayım en başa bir kez daha dönüp bitiriyorum. Baştaki yazının kime ithaf edildiği çok çok basit bir hileyle belli oluyor. Ama tabii öyle olmasının bir açıklaması var. O açıklamada yazının içinde gizli. Güvercin ve Ziya geceleri konuştuğum roman kahramanlarından ikisiydi. Yazıda onları konuşturmak istedim. Zira Güvercin’i hiç konuşurken görmemiştik(Güvercin-Gölgesizler’den, Ziya-Heba’dan). Farklı bir kitap okudum tüm okuma düzenim bozuldu, okuyunca sizin de bozulması dileğiyle. Keyifli okumalar.
Tristram Shandy
Tristram ShandyLaurence Sterne · Yapı Kredi Yayınları · 2018302 okunma
··
2.963 görüntüleme
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Bu inceleme başkarakter TRİSTRAM'a ithaf edilmişti. İlk yazıda sürekli sekiz rakamının geçişi- sekiz sabır taşı, gözünü sekiz aç, yüce sekiz adına, sekiz de çıkarabilirim, sekiz okurun tepkileri- ismin sekiz harfli oluşundandı. Ama en önemli ipucu "Bu yazıyı o müthiş kişiye ithaf ettiğimi sadece başlara bakan ****’ü ***** okur anlayabilecek" kısmındaydı. İlk yazının paragraflarına bu yüzden Tristram'ın harfleriyle başlamıştım. Kimse söz etmeyince içimde kalmasını istemedim, sevgiler. :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, ilk kısımda kitabın neden okunmaması gerektiğini, ikinci kısımda ise neden okumamız gerektiğini çok güzel bir şekilde açıklamışsınız. İncelemenize başladığımda ilk kısmı kişiye özel bir yazı olarak değerlendirdim oysa kitabı anlatmışsınız sadece. Tristan Sandy's Ben "Ölmeden Önce Okumanız Gereken Binbir Kitap"ın başlarında görmüştüm. (Hangisinin yazar, hangisinin kitap olduğunu anlayamamıştın başta, ikinci sınıf polisiye roman yazarı gibi bir adı var yazarın) Konusunu okuduğumda ilgimi çekmişti, ama üşeniyor insan böyle kitapları okumaya. Böyle nispeten bilinmeyen klasikleri okuyan birilerini görünce (50-60 sayfalık hikayelerden bahsetmiyorum) işte gerçek bir edebiyat aşığı diye düşünüyorum ve hoşuma gidiyor benim cesaret edemediğimi yaptığını görmek. Güzel bir inceleme gerçekten. Teşekkür ederim.
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim, Erhan Bey. Normalde, henüz klasik kitap okumuyorum. Klasik okumanın bana göre bir düzene göre okunması gerekiyor. Düzensiz okuyunca bir anlamı kalmıyor. Okuru isteyen kitapları okumaya başladığımı incelememde belirtmiştim. Shandy de ikincisi. 2 ya da 3 kitap var bu şekilde onları da yıl içinde okumayı planlıyorum. Gün gelir siz de okursunuz inşallah. :)
1 sonraki yanıtı göster
Nesrin A. okurunun profil resmi
Aman Allahım, nasıl bir kitap ve nasıl bir inceleme! Erhan Bey'in yorumuna tamamen katılıyorum, ama ilk kısım beni okumamam için ikna etti, ikinci kısma geçmek için uzun bir yol kat etmem lazım. Edebiyatın ciddi bir iş olduğunu neden bize eziyet ederek gösteriyor bu sevgili yazarlar:) Çok güzel bir inceleme Murat Bey.
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Nesrin Hanım. :) Eğer ikinci kısma geçmek için o uzun yolu kat etmeyi bekleseydim emin olun bu kitabı okuyamazdım. Bazen çılgın yazarları çılgın zamanlarda okumaya karar vermek en iyisi. :)
Yağmur okurunun profil resmi
Site durgunlașınca inceleme okuyayım dedim ve buna rastgeldim. İyi ki de gelmişim, elinize emeğinize sağlık. Tüm okuma isteğimi doyurdu tek başına. o.o
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Hayatta tekrar okuyacağım bir kitap olsaydı ne Hasan Ali Toptaş'ın ne de Hermann Hesse'nin kitaplarından olurdu, bu kitabı okurdum.
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Lady Godot okurunun profil resmi
Bize de üniversitede Hocamız filmini önermişti, izlerken baya keyif almıştım ama okuma gibi bir düşüncem olmamıştı hiç. Tutunamayanları okurken meşhur Olric'in Yorick'ten esinlenilmiş olabileceğine denk gelince bir daha Tristram Shandy araştırayım dedim ve muhteşem incelemenizle de karşılaştım, okuma listeme kesinlikle aldım, artık ne kadar sürede okuyabilirsem. (Yazar 10 yılda yazdığına göre 1-2 günde okuyup bitirmek haksızlık olur kitaba zaten:)
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Filmi olduğunu bilmiyordum, ben de sayenizde filmini izlemiş olurum. :)
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.