Çok ilginç bir kitap. Edebi roman desen değil, bilimkurgu desen değil, aşk kitabı desen hiç değil. Bir türlü karar veremedim hangi türden bir kitap olduğuna. İşin daha ilginç yanı, kitabı beğenip beğenmediğimi de bilmiyorum. Gelin en iyisi kitabı irdeledikten sonra beğenip beğenmediğime birlikte karar verelim.
Öncelikle kitapla ilgili verilecek hemen hemen her bilgi “spoiler” özelliği taşıyacak. Bunu şimdiden bilmenizi istiyorum. Çünkü konusunu söylemek bile kitabın ilk bölümünü tamamen anlatmak anlamına gelecek. Bu sebeple hemen hemen herkesin kitabın konusu ile ilgili verdiği bilgilerden ve kitabın arka kapağından faydalanarak bir paragraf oluşturup kitabı irdelemeye devam edeceğim.
Kitap, Hailsham isimli yatılı okulda bulunan çocukların bu yatılı okulda ve yatılı okuldan sonraki dönemde başlarından geçen hikayeleri anlatıyor. Bu hikayeler kimi zaman acılarla dolu, kimi zaman sevinçlerle dolu... Hailsham’ın öğrencileri, hafta sonları veya tatillerde evlerine gitmiyorlar. Zaten Hailsham’dan önceki yaşamlarını da hatırlamıyorlar. Dolayısıyla dış dünyayla gözetmenleri dışında bir bağlantıları yok. (Dikkat! Öğretmen değil, gözetmen.) Gözetmenler çocuklara sürekli spor ve sanata önem vermeleri gerektiğini söylüyorlar ve bedenlerine çok iyi bakmaları gerektiğini sıklıkla tekrarlıyorlar. Kafanızda “neden, niçin” gibi sorular oluştuysa maalesef bu sorularınızı cevaplayamayacağım. Sadece “yüce bir amaç uğruna” olduğunu söylemem yeterli sanıyorum.
Bir kere kitapla ilgili en güzel özelliklerden biri, kitabın ilk cümlesinden itibaren okur kendisini olayların içerisinde buluyor. Gereksiz denebilecek hiçbir ayrıntı yok kitapta. Ayrıca eserin başından itibaren de bir gizem söz konusu. Okur zamanla bu gizemli dünyaya ilişkin sorularına cevaplar buluyor; ancak ben kafamdaki birçok soruya maalesef cevap bulamadım. Bu durumda kitabın kurgusunda eksikliklerin bulunduğunu ve verilen cevapların tam olarak beni tatmin etmediğini açıkça söyleyebilirim. Güzel bir konu, güzel bir işleyiş biçimi; fakat zayıf bir kurgu vardı bana göre.
Edebi açıdan da etkilenemedim kitabı okurken. Mesela 272 sayfalık bir kitabın içerisinde çarpıcı bir değerlendirme veya tespit bulunmamakta. Yazar özlü söz kullanmaktan özellikle kaçınmış sanki...
Çok fazla eleştirdiğimin de farkındayım; ama hala kitabı beğenmediğimi söyleyemiyorum. Çünkü konusu gerçekten özgün bir konu ve yazarın sıkıcı bir yönü yok. Daha sağlam bir kurgusu olduğuna ikna olsaydım kitabı beğendim diyebilirdim. Ben yine karar veremedim. En iyisi okuyup siz karar verin.