Gönderi

Dionysos adına düzenlenen bayramlara katılan topluluk bu tür tinsel davranışlar ve bilgilerin etkisi altında kıvanç duyar: onların gücü, kendilerini gözleri önünde, değiştirir, onlar kendilerini doğanın yeniden ortaya konmuş üstün usları, satyrler olarak görürler. Tragedya korosunun daha sonraki kuruluşu doğal olayın sanata özgü, bir öykünüşüdür; gerçekten bu sanata özgü öykünmede Dionysos seyircilerinden, Dionysos büyülenişlerinden kaçınılmaz bir ayrılma vardır. Orkestranın korosunda, yeniden kendini bulan Attika tiyatrosunun halkı, temelde koro ile halk için karşıtlığın olmadığını göstermiştir, bu çağdaş olanın her zaman ele alınması gereğini doğurur, çünkü bunların hepsi de bu satyrler aracılığıyla sunulan, şarkı söyleyen, oynayan büyük ve yüksek bir korodan başkası olamaz. Schlegel'in sözü, burada, bizim için derin bir anlam taşımaktadır. "Koro örnek bir seyircidir", belki de biricik seyircidir, sahnenin görüş evreninin seyircisidir. Bizim bildiğimiz seyircilerden oluşan bir topluluk Greklerce bilinmiyordu. Onların tiyatrolarında, seyirci yeri yüksekte ve yay biçimindeydi, her yanı görürdü, seyircinin doyurucu bir görüş alanı içinde, kendisini çevreleyen ekin evrenini gözden geçirmesi, koroyu dinlemesi kolaydı. Bu anlayışa göre, koroyu tragedyanın kaynağında ve kendi ilkel basamağı üzerinde, Dionysos insanının bir öz yansıması olarak adlandırabiliriz. Burada yönetici, kendi yöntemiyle gerçek yetisini ortaya koyarak, en açık bir biçimde, hangi olayı sergilemeyi düşünürse kavranabilir durumda gözünün önünde canlandırır, oyunu düzenler. Satyr korosu Dionysos topluluğunun bir görüşüdür. Sahne evreninin yinelenmesi satyr korosunun bir görüşüdür. Bu görüşün gücü, "gerçeklik"in anlatımını, çepeçevre dizilmiş ekin insanlarının bakışını duygusuz, anlayışsız duruma getirmek için yeterlidir. Grek tiyatrosunun biçimi ıssız bir dağ oylumuna benzer. Sahnenin kuruluşu dağda, yükseklerden dökülen ırmaklar gibi görünen, ışık saçan bir bulut parıltısını andırır, ortasında Dionysos'un görüntüsünün onlara apaçık göründüğü görkemli bir çevre vardır. Burada, tragedya korosunun açıklanışı konusunda dile getirdiğimiz sanata özgü temel olay, bizim gene sanata özgü ve yalın yöntemlerimizle ilgili bilgince görüşümüz içinde yer almasına karşın, can sıkıcıdır. Bu olay o sırada ortadan kaldırılamazdı, çünkü ozan ancak bu yaptığıyla ozandır, o kendini özden gelen biçimlerle çevrili görür, bu biçimler ozanın karşısında yaşar, davranışta bulunur, ozan bunların en iç yapısına değin giren bir bakışla bakar. Biz çağdaş yetinin bu kendine özgü çelimsizliği yüzünden, estetikle ilgili temel olayları birbirine karıştırma ve soyutlama eğilimindeyiz. Gerçek bir ozan için sanılara kapılmak söyleve yaraşır öğe değildir. Ozan için önemli olan, ona gerçek gelen, özümleyici bir görüşün kavramın yerini almasıdır. Ozan için kişilik derlenip toparlanmış bütünün birlikte aranmış bireysel öğelerinden doğmamıştır, onun gözlerinin önünde bulunan, bıktırıcı, canlı bir kimsedir. Bu kimse ressamın görüşünden ancak sürekli ve uzun yaşayışı, davranışıyla ayrılır. Neden Homeros bütün ozanlardan daha kolay anlaşılır nitelikte yazıyor? Çünkü o çok açık seçik görüyor. Biz, şiir konusunda çok soyut konuşuyoruz, bu bizim hep kötü yetişsin diye çalışmamızdandır. Temelde estetik olay yalındır, insanda sürekli olarak canlı bir oyunu görmek, her zaman tinsel varlıklarla kuşatılmış olarak yaşamak için, yetenek vardır, işte ozan böyledir, insan, kendiliğinden davranmak, başka gövdeler ve tinler konusunda özgürce konuşabilmek için, bir iç itimi sezer, dramatikçi böyle olur.
··
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.