Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

280 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Aziz Nesin'in okuduğum 3. kitabı oldu. Daha önce okuduğum iki kitabı da kendi tabiri ile gülmece eserlerdi. Bu kitap ise, deneme türündeki yazılarından, konferans konuşmalarından, ödül törenlerindeki konuşmalarından ve gazete-dergi yazılarından oluşan bir eser. Kitabın son kısımlarında başka ülkelerin dillerine çevrilen kitaplarının önsözlerine yer verilmiş. Açıkçası bu önsöz kısmını biraz gereksiz buldum. Olmasaydı da olurdu. Ya da "Aziz Nesin'in Önsözleri" olarak başka bir kitap haline getirilebilirdi. Tabii bu benim şahsi fikrim. Kitap farklı farklı konuların işlendiği deneme türündeki yazılardan oluştuğu için incelemeyi bir bütünlük içerisinde yapmak pek mümkün değil. Bu nedenle şimdiden uyarayım, biraz savruk bir inceleme olacak. Haydi başlayalım. Kitabın önsözünde Aziz Nesin şöyle bir cümle kuruyor: "Ben herkesçe ve herkesin kendi alıcı anteninin gücüne göre, kolay anlaşılmak isteyen bir yazarım." Bu cümle Aziz Nesin'in ne amaçla yazdığını ve dilinin neden bu kadar edebilikten yoksun olduğunu anlamamıza yeter sanırım. Ayrıca kitabın içerisinde Aziz Nesin özeleştirilerine de çokça yer vermiş ve üstat birçok yerde kendisini acımasızca eleştirmekten kaçınmamış. Hatta bir yerde şöyle diyor: "Çalakalem yazdığımı söyleyenler haklıdırlar." Aziz Nesin'in gülmece eserlerine yer vermediği bu kitabında birçok yerde "ölüm" konusu üzerine ciddi ciddi eğildiğini fark ettim. Gerçekten de birçok yazısının alt metninde ölüme dair ince cümleler bulmak mümkün.Benim de son zamanlarda sıkça üzerine düşündüğüm bir konu olduğu için cımbızla çekmem daha kolay oldu sanırım. Mesela ölümün, bir insanın ulaşabileceği en üst düzey, en yüce ve en ulu yer olduğunu düşünüyor yazarımız. İşte sen tam olarak oradasın sevgili Aziz Nesin. Yine kitabın içerisinde sanata, sinemaya ve tiyatroya dair Aziz Nesin'in eleştirilerine çokça yer verdiğini görüyoruz. Ancak bu noktada Aziz Nesin'in kuru bir eleştirmen olarak eleştiri yapıp kenara çekilmediğini, yapıcı eleştirilerinin akabinde çözüm önerilerini de sunduğunu görüyoruz. Tam da şimdilerde ihtiyacımız olduğu gibi... Kitabın en beğendiğim kısmı ise, Atatürkçülüğün heykel dikmek olmadığının, hatta heykel dikmenin Atatürkçülüğe taban tabana zıt bir davranış olduğunun, heykel dikmek için harcanacak paranın okul yapımına harcanmasının daha doğru olduğunun, ülkece ihtiyacımız olanın heykeller değil eğitim ve üretim olduğunun ifade edildiği kısımdı. Ne kadar da doğru bir eleştiri... Yazımın geri kalan kısmında, geçen sefer yaptığım gibi yine başımdan geçen bir anı ile yazımı sonlandırmak istiyorum. Bu sefer ise yakın zamanda başıma gelen şaşırtıcı bir olayı size anlatacağım. Ancak şimdiden ön yargılarınızı bir kenara bırakmanızı istiyorum sizden. Bildiğiniz üzere, şu anki olağanüstü hal döneminde 695 ve 696 sayılı KHK'lar ile taşeron işçilere kadrolu işçi olma imkanı sağlandı. Fakat bunun için idari kurumlar elbette belli başlı sebepler arıyor. Bunlardan birisi de işçinin hüküm giymemiş olması... Geçen hafta ofisimize bir vatandaş geldi ve yayınlanan KHK'lardan sonra kendisinin kadrolu işçi yapılmadığını, buna sebep olarak da eskiden hüküm giymiş olmasının gösterildiğini söyledi. Haline üzüldüm tabii. Sonra hangi suçtan dolayı hüküm giydiğini sorduğumda, eski Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin vermiş olduğu bir karar sonucu hüküm giydiğini söyledi. Mahkemenin ismini duyunca şüphelendim ve sebebini tekrar sordum. Çünkü DGM'ler klasik mahkemeler gibi işlemiyordu. Soruma vatandaşın verdiği cevap manidardı. Sivas olaylarından dolayı hüküm giydiğini, aslında suçsuz olduğunu; fakat yoldan geçerken onu da aldıklarını ifade etti... Bu esnada gözüm gayriihtiyari çantama gitti. Çünkü çantamın içerisinde okuduğum bir Aziz Nesin kitabı bulunuyordu. Acaba çantamda Aziz Nesin kitabı olduğunu bilseydi dilekçesini yazdırmak için bana gelir miydi, hiç sanmıyorum. Hatta arkasına bakmadan çıkıp gideceğine de eminim. Neyse, konuyu derinleştirmeden vatandaşın isteğini yerine getirerek dilekçesini yazdım ve gönderdim. Sonuçta bizim işimiz bu. Peki bu anıyı neden anlattım? Şimdi eminim içinizde birçok kişi o dilekçeyi neden yazdığımı sorgulayacak ve dilekçeyi yazmadan adamı kovmamın daha doğru bir davranış olduğunu söyleyecek. Ancak ben sizin gibi düşünmüyorum. Hatta Aziz Nesin'in de bunu isteyeceğine pek emin değilim. Çünkü o her zaman doğru bildiğini savunmuş ve asla yanlışa yanlışla karşılık vermemiş bir adam... Netice itibarıyla Aziz Nesin'i gülmece eserlerinin dışında da tanımak isteyen benim gibi okurların kesinlikle okuması gereken bir eser.
Ah Biz Ödlek Aydınlar
Ah Biz Ödlek AydınlarAziz Nesin · Nesin Yayınları · 2016275 okunma
··
154 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Eline sağlık, hem inceleme, hem anı anlatılmak istenen yeterince vermiş bence. Aziz Nesin bir çok kez ben Atatürkçü değilim demiştir, zamanında Atatürkçüleri karşısına alacağını bilerek. Ama aslında bu heykel Atatürkçülüğünğ eleştirmiştir bu söylemle. Günümüzde de heykel olmasa da şekil Atatürkçülüğü had safhada ön planda. Yaşasaydı şu anda bu kadar çok seveni bulunmazdı ona eminim :) Dilekçe konusuna gelince, açıkcası yaptığın şeyle şekil Atatürkçüsü olmadığını, ya da Aziz Nesin'i gerçekten anladığını göstermiş oldun bizlere. Teşekkürler:)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Ben de Atatürkçü olduğunu rahat rahat söyleyen kişilerden olmadım hiçbir zaman. Yalnızca Atatürk’ün çizdiği yolda yürümeye gayret ettim. Doğrusu da budur bence. “-izm” ve “-çülük” ile anca konuyu sapıtmış oluruz. Ben teşekkür ederim değerli katkın için :)
2 sonraki yanıtı göster
Murat Ç okurunun profil resmi
Aziz Nesin'i okuyabilmek için, onu herhangi bir yabancı yazarı okurmuş gibi okumak lazım. Çünkü Aziz Nesin'in dokundurmadığı konu yoktur. Sevdiğimiz kişi ve değerlere de dokundurduğu bir kaç kelamı illaki olmuştur. Genelde katlanamayız buna. Ben Atatürk konusunda hassas bir insanım mesela.. Her verdiği örneğe doğrudur demem ama bir fikir olduğu için okurum. Ve o fikre katılmadığım için de Nesin'in sevdiğim diğer tarafını görmezden gelmem. Çok ince işler.. Türk yazarları okurken, yabancıları hiç araştırmadığım kadar araştırırım. Ve özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaşamış ve bir şeyler yazmışlarsa. Verdiğiniz dilekçe örneği tam bu nokta da devreye girmiş. Yaptığınız hareket çoğu insanın yapmayacağı bir davranış. Genelde nazikçe kovar ya da bahane üretip gönderirler. İçinizden geleni yapmışsınız ve o sizin doğrunuz olmuş. İyi yapmışsınız. Elinize sağlık, güzel bir inceleme olmuş..
Semih Doğan okurunun profil resmi
Hassas olduğunuz bir konu olduğunu biliyorum. Hassasiyetinize de saygılıyım elbette... Beğenmenize sevindim. Katkınız için teşekkür ederim :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Necip G. okurunun profil resmi
Dilekçe detayı hem kitabın hem de incelemenin güzel bir özeti olmuş. Bazen yaşanmış tek bir olay binlerce satırdan daha iyi anlatıyor meseleyi... Bir de, şu sıralar ölüm kavramını düşünüyorum sık sık demişsin. Bir buluşmada öğrenmek isterim bu konuda aklından geçenleri... Emeklerine sağlık...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Beğenmene sevindim Necip abi. Ölüm bence hayatın ana teması. Ama henüz bu konuda net fikirlere sahip değilim. Haziran buluşmasında değerlendirme yapabiliriz... Teşekkür ederim :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Rahime okurunun profil resmi
Bu kitaba o kadar çok şey yazmak istemiştim ki ancak bir kısmını yazabildim yazmak istediklerimin. Galiba en çok not aldığım kitapta bu oldu. Okuduğum her sayfasında mutlaka not alınacak bir şeyler vardı. Elinize sağlık Semih Bey. Gayet güzel olmuş incelemeniz. Deneme türünde kitapların okunması için teşvik edici incelemeler yazmaya devam etmeliyiz. :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Rahime Hanım özellikle değinmek istediğim konulara siz değinmiştiniz. Hatta dün o sebeple paylaştım incelemenizi. Bana pek alan kalmamıştı. Çünkü gerçekten çok güzel bir incelemeydi :) Ben de çok not aldım. Ve sizin değindiğiniz konuların dışındakilere değinmeye çalıştım. Deneme türünün daha çok okunması gerektiğine katılıyorum. Teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.