Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

365 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinden okuduğum 19. kitap oldu. Arthur C. Clarke'ın okuduğum ilk kitabı, Çocukluğun Sonu'ydu. Oldukça beğenmiş ve birçok kişiye tavsiye etmiştim. Ancak bu kitap, sanırım beni Çocukluğun Sonu'ndan daha çok etkilemeyi başardı ve yine oldukça beğendiğim bir Clarke kitabı oldu. Isaac Asimov ve Robert A. Heinlein ile birlikte bilimkurgunun üç büyük isminden biri olarak kabul ediliyor Arthur C. Clarke ve kitaplarında genellikle evren, uzay, uzaylılar, evrim, yapay zeka gibi konuları işliyor. Bilimkurguyu, bilim ve kurgunun birlikte ele alınması olarak basitçe tanımladığımızda, Arthur C. Clarke'ın %70 bilim, %30 kurgu üzerine eserler verdiğini açıkça ifade edebilirim. Arthur C. Clarke'ı ya da ilk kez bilimkurgu kitapları okumak isteyen okurların, bu basit tanımımı göz önünde bulundurarak tercih yapmalarını tavsiye ediyorum. Kitabın temelleri, 1964 yılında ünlü yönetmen Stanley Kubrick'in Arthur C. Clarke'a "dillere destan bir bilimkurgu filmi" yapma isteği olup olmadığını bir mektupla sorması üzerine atılıyor. Mektuptan sonra bu efsane iki isim kafa kafaya veriyorlar ve hem huzurlarınızdaki kitaba hem de sinemaya uyarlanabilecek bir senaryoya imza atıyorlar. (Birbirine yakıştırdığınız iki arkadaşınızın sevgili olması gibi sevindirici bir durum bu. En azından benim için öyle.) Filmi henüz izlemedim; ama kitabın konu olarak merkezinde yer alan flashback(geçmişe dönüş) durumunu göz önünde bulundurduğumda, filminin de oldukça güzel olduğunu tahmin edebiliyorum. Ancak kitaba dair küçük bir eleştiri yapmam gerekirse, kitapta bu tür bir flashback olgusuna yer verilmemesini tercih ederdim. Çünkü okurken kafamda hep bir film senaryosu canlandı ve kitabın sonunda nereye dönüleceğini tahmin etmek hiç de güç olmadı. Kitaba ilişkin yapabileceğim en büyük eleştiri, sonunun tahmin edilebilir olmasıydı. Kitabın konusunun, biz insanlardan önce evrende zeki varlıkların yaşamış olup olmadığı veya bizden sonra evrende zeki varlıkların var olup olamayacağı sorularının cevabı üzerinde temellendiğini söyleyebilirim. Oldukça ilgi çekici bir konu. Gerçekten de şu anda evrenin herhangi bir yerinde bizim gibi zeki varlıkların yaşıyor olabileceği fikri veya bizden önce de bir takım zeki varlıkların evrende yaşamış olabileceği ihtimali yahut biz yok olduktan sonra başka zeki varlıkların evrene egemen olabileceği ihtimali kafa kurcalayan bir takım ihtimaller dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu cümle üzerine biraz kafanızın karıştığını tahmin edebiliyorum; ama yazar da okurun kafasını birçok yerde karıştırmayı ve cevapsız sorular bırakmayı tercih etmiş. Arthur C. Clarke anladığım kadarıyla uzay, evren, evrim ve yapay zeka konularını oldukça seven ve önemseyen bir yazar. Bilimkurgu kitaplarında işlediği bu konularla bilime yön verdiğini söyleyebiliriz. Çünkü daha Ay'a ayak bile basılmadan önce bu kitap yazılmış ve basılmış. Yapay zeka konusunda da bilimsel olarak hala yazarın fikirlerine erişilemediğini söylersek yanlış söylemiş olmayız. Arthur C. Clarke'ın oldukça geniş bir perspektiften baktığı evrim konusu ise yazarın her iki kitabında da son derece gerçekçi ve bilimsel olarak işlenmiş. Mesela bu kitaptaki ilkel insanlar gayet açık bir şekilde "maymun adam" olarak nitelenmiş. Evrim konusuna ilgili olduğum için beni rahatsız etmedi; ama birçok okuru rahatsız edebilir. Bilimkurgu ile ilk defa tanışmak niyetinde olanlar için ağır bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Fakat geçmişte birkaç bilimkurgu kitabı okuduysanız mutlaka Arthur C. Clarke ile tanışmalısınız. Yazarın kitaba dair sözleriyle yazıma son veriyorum: "Lütfen unutmayın, bu yalnızca kurmaca bir eserdir. Gerçek, her zaman olduğu gibi, çok daha tuhaf olacaktır."
2001: Bir Uzay Destanı
2001: Bir Uzay DestanıArthur C. Clarke · İthaki Yayınları · 20161,305 okunma
··
1 artı 1'leme
·
763 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Bilimkurgu etkinliğiyle birlikte sen de hız verdin İthaki'ye. Eline sağlık- Gerçekten de biraz da Stanley Kubrick sayesinde her açıdan klasik bir kitap- 2010-2061 diye gidiyor zaten:) Sonunun tahmin edilebilir olması da biraz bu klasiklik yüzünden. Bir çok filmde buraya gönderme yapılıyor- Uğur da yapmıştı hatırlarsın-Maymun adam göndermesinin şu ana kadar kimseyi rahatsız etiğini düşünmedim açıkcası ben, Arog için de o açıdan kötü konuşanı görmemiştiim. Nedense bilimkurgu ve din diğer dallar kadar çok kesişmemiş bugüne kadar- iyi de olmuş. Altered Carbon'u seyrettim yeni orada da dine farklı göndermeler vardı, direk gömülürdü yoksa dizi. Bu aralar- ekinlik sağolsun- en verimli çağlarını yaşıyorsun herhalde inceleme açısından. Haldeman ve Clarke'ı bitirdikten sonra sıra artık Vakıf serisinin göz önüne çıkartılmasına gelmiştir herhalde:) Bu arada bizim hikaye etkiniğini de bay geçtiğini fark etmedim sanma:) Sağlıcakla kal.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Haziran ayını, Murat Bey'in etkinliğini, bekliyordum başlamak için. Şartlarımı tam olarak olgunlaştırdım ve seriye kaldığım yerden yeniden başladım :) Bizim hikaye yazma etkinliğinde Uğur'un yaptığı birçok göndermeye rastladım okurken ve yüzümde gülümsemeler oluştu. Hatta Satürn'e yolculuk, iki profesörün dünya ile iletişiminin kesilmesi gibi konuları görünce hayret ettim :) Maymun Adam gibi benzetmeler beni hiç rahatsız etmiyor, bilakis memnun oluyorum; ama bazı evrim karşıtlarını rahatsız edecektir diye düşündüm. Vakıf serisi belki 2019'da olabilir; ama şimdilik listem kabarık hala :) Hikaye etkinliğinde yazılanların yaklaşık 20 tanesini okuyabildim. Yazma kısmında da ilham gelirse yazacağım. Birçok kişi katkı verirken kendimi kasmak istemedim açıkçası. Ama etkinlikten uzakta durmuyorum, görüyorsun :)
6 sonraki yanıtı göster
Samet Ö. okurunun profil resmi
İnceleme yine Semih kalitesi kokuyor, emeğine sağlık hocam. Tüm yazdıklarına katılıyorum ama evrim konusunda bu kadar çekimser davranmanı doğru bulmuyorum. Bugün bilimin geldiği noktada evrim karşıtı olmak, bilimsel ve mantıklı bir tavır sergilemekten çok uzak olduğundan bunun saygı duyulması gereken bir görüş olduğunu da düşünmüyorum. Bu konuda alınması gereken gerçek tavrı Aziz Sancar'ın sözüyle anlatayım: “Ben Müslümanım ve Allah’a inanıyorum. Evrime inanmak gibi bir şey yoktur, Evrim bir gerçektir ve inanç meselesi değildir.”
Semih Doğan okurunun profil resmi
Öncelikle teşekkür ederim. Son zamanlarda Darwin okuyasım var zaten, iyice gaza getiriyorsun beni :) Çekimser olduğum konu evrim değil, biliyorsun görüşlerimi. Sadece insanları rahatsız etmek istemedim...
2 sonraki yanıtı göster
Esther. Sema okurunun profil resmi
Filmi izleyenler için dipnot bırakmak istedim. Filmi şimdi bitirmiş ve etkisinden de uzun süre çıkamayacak bir insan olarak ... youtu.be/q-pCW9ntGNY
Semih Doğan okurunun profil resmi
Filmi izlemeyenlerdenim :) Ama gönderdiğim videoyu izleyince heyecanlandım. Sanırım bunca güzel kitabın filmini hala izlememiş olmak, kendi adıma, bir utanç sebebi olabilir :)
1 sonraki yanıtı göster
Bahar okurunun profil resmi
Birkaç gün evvel Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü kitabını bitirdim. Kitapta Homo Sapiens Blues adlı bölümün sonunda 2001: A Space Odyssey filmine bir atıf vardı. Bahsettiğim bölümde insanların, ister yaradılışa inansınlar ister Darwinizm'e, hep en üst konuma insanları yerleştirdikleri anlatılıyordu. Yani dine inanan biri için zaten İnsan en yüce varlıktır ve kainattaki her şey de onun için yaratılmıştır ama asıl ilginç olan kısım bilimi mesken tutanların da "en üstün varlık olma" konusunda aynı yanılgıya düşmesi. Evrimin en tepesindeki, en gelişmiş ürünü olarak kendimizi görüyoruz. Bu kanıya da temelde vücuda oranla beyin ağırlığımız diğer türlerden daha fazla diye varıyoruz. 23 sayfa boyunca anlatılıp eleştirilen bir meseleydi. Çok iyi özetleyemedim sanırım ama umarım anlaşılmıştır. Başta söylediğim atfın geçtiği paragrafı olduğu gibi alıntılıyorum: "Bilimkurguda bile insanın "yüceliğini" uzayın gizemine egemen kılıyoruz. 2001: A Space Odyssey, Solaris ya da Close Encounters of The Third Kind gibi filmler, insanın kibrini kırabilecek, onu homo sapiens merkezciliğinden uzaklaştırabilecek yeni kapılar açabilirdi." Filmi izlerken (kitabı okumadım henüz bu arada) en dikkatimi çeken ve aklımda kalan kısım, bu alıntının etkisiyle de sanırım, yapay zeka olan HAL'in insanları nasıl oyuna getirebildiği oldu. Yani kendimizi o kadar üstün, güç sahibi, zirvede görüyoruz, gerçekten de uçaklar, gemiler icat ettik, yırtıcıları avlamayı öğrendik ama kendi elimizle yarattığımız bir makineye bile yenilebiliyoruz hala.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Kesinlikle öyle Bahar. Muhtemelen insanlığın sonunu da bu kibirli yenilikler getirecek. Belki yapay zeka, belki nükleer silahlar, belki başka bir şey... Birkaç farklı ama birbirine yakın konuyu bir araya getirince varılan sonuç aynen senin yazdıkların gibi oluyor :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.